İbn Abbâs’tan şöyle rivâyet edilmiştir: İbn Abbâs, Arefe günü Hz. Peygamber (s.a.s.)ile birlikte (Arafat’tan Müzdelife’ye) dönüyordu. Bir ara Hz. Peygamber (s.a.s.) arka tarafında bâzı kimselerin develeri hızlı sürmek için şiddetli bağırma çağırma ve develere vurma seslerini işitti. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.s.) onlara kamçısıyla işâret ederek şöyle buyurdu: “Ey insanlar! Sakin olun! Çünkü iyilik, acelecilikle sağlanmaz.” (71)

Hadisin diğer bir rivâyeti Üsâme b. Zeyd tarafından şöyle nakledilmiştir: Resûlullah (s.a.s.) Arafat’tan (Müzdelife’ye) dönerken ben binitinin arkasında idim. Hz. Peygamber (s.a.s.), çok hızlı gittiği için devamlı devesinin yularını çekiyordu. Öyle ki devenin kulakları deveyi çeken yulara değiyordu. Bunun üzerine şöyle buyurdu: “Ey insanlar! Sekînet (sükûnet) ve vakar üzere hareket edin. Çünkü iyilik, develeri hızlı koşturmakla sağlanmaz.” (72)

Bu iki hadisde vakar ile ilgilidir. Birinci hadiste geçen sekînet kelimesi vakar anlamındadır. İkinci hadiste geçen sekînet ve vakar kelimeleri ise anlam itibârıyla birbirlerini tekit eden mürâdif kelimelerdir. Nitekim Nevevî, yukarıdaki ilk hadisi “namaza, ilim öğrenme ve benzeri ibadetlere sekînet ve vakar ile gitmek” başlığı altında zikrederek bu hususa işâret etmiştir.(75)

Bu hadislerde anlatılan olay Veda Haccı’nda meydana gelmiştir. Şöyle ki, Allah Resûlü (s.a.s.) Arafat’ta vakfe yaptıktan sonra ashâbıyla birlikte Müzdelife’ye doğru yola çıkmıştı. Devesinin arkasına bazen Üsâme b. Zeyd’i bâzen de amcası Abbâs’ın oğlu Fadl’ı almıştı. Yolculuk esnasında sahâbeden bazıları Müzdelife’ye bir an önce varmak için develerini kamçılayarak acele etmeye başlamıştı. Bundan dolayı Hz. Peygamber (s.a.s.) yavaş olmaları konusunda onları uyarmıştı. Hz. Peygamber’in buradaki uyarısı Allah’ın emir ve yasaklarına riâyet ederken bile sükûnet ve vakarı muhafaza etmenin gerekliliğine delâlet etmektedir. Çünkü dinin emirlerini yerine getirip yasaklarından kaçınırken sükûnet ve vakar içerisinde hareket etmemek birtakım hususların ihlal edilmesine sebep olabilmektedir. Hayırlı işlerde acele etmek dînen tavsiye edilen bir husus olmakla birlikte (77) bunun vakar ve sükûnet içinde yapılması bu açıdan çok önemlidir. Nitekim yukarıdaki hadiste sahâbenin Müzdelife’ye bir an önce varmak için develerini kamçılamaları bunun en net göstergelerinden biridir. Çünkü burada bir tarafta hayırlı bir işte acele edilmeye çalışılırken diğer tarafta develere eziyet edilmesi dînen hoş olmayan uygulamaların ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Bundan dolayı Hz. Peygamber (s.a.s.) sükûnet ve vakarı emrettikten sonra iyiliğin acelecilikle sağlanamayacağını ifâde etmiştir. Burada geçen “iyilik” kelimesinin anlamı hakkında hayır, Allah’a yaklaştıran davranışlar ve sevap gibi değerlendirmeler yapılmıştır. Buna göre “İyilik, acelecilikle sağlanmaz.” ifâdesinden hareketle aceleciliğin, ibâdet ve hayırlı işlerin değerine ve karşılığına gölge düşüren büyük bir illet olduğu anlaşılmaktadır. Diğer bir ifâdeyle yapılan ibâdetlerin ve iyi işlerin Allah katında bir değer ve anlam ifâde etmesinde sükûnet ve vakarın önemli bir yerinin olduğunu söylemek mümkündür. Dolayısıyla sükûnet ve vakar, her konuda olduğu gibi ibâdet hayatında da tam bir sorumluk bilinciyle hareket etmenin en önemli ilkelerinden birini teşkil etmektedir. Bu husus Müslümanların insanlık için örnek bir duruş sergileyebilmeleri açısından da son derece önemlidir. 

Acelecilik her insanın karakterinde olan bir özelliktir. İnsana düşen doğasında olan bu duyguyu kontrol edebilmesidir. Nitekim Kur’ân-ı Kerîm’de insanın aceleci doğasına dikkat çekilerek (81) insanın bu hususta dikkatli olması gerektiğine işâret edilmiştir. Allah Resûlü (s.a.s.) de “Teennî Allah’tan, acelecilik şeytandandır.” (82) buyurarak insanların her durumda hilim, temkin, vakar ve sükûnet ile hareket etmesini istemiş, şeytanın etkinlik alanlarından olan acelecilikten sakındırmıştır. Çünkü acele zaman telâfisi mümkün olmayan olumsuzluklara sebep olan eğilimdir. Acelecilik şeytanın hile ve tuzaklarına açık bir yönelimdir. Bundan dolayı acelecilik insanı hatalı, yanlış ve olumsuz davranışlara yönlendirebilmektedir. İnsan acelecilikle iyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan ayırt edemeyebilir. Aynı şekilde işin iç yüzünü ve sonucunu tam olarak kestiremeyebilir, olayların arka planını doğru okuyabilme konusunda güçlü ve doğru öngörülerde bulunamayabilir. Bu sebeple insan aleyhine olan tutum ve davranışlar sergileyebilir. Dolayısıyla mü’min her konuda sükûnet, temkin ve vakar ile hareket etmeli, acelecilikten mümkün olduğunca kaçılmalıdır.

Gayret bizden tevfik ve hidâyet âlemlerin Rabbi olan yüce Mevlâ’dandır. Selâm ve duâ ile… (Alıntı Kaynak: https://dosya.diyanet.gov.tr/flip/index.php?YIL=2020&TR=2&DERGI=ilmi_temmuz_agustos_eylul_2020.pdf)

Yayına Hazırlayan ve Teknik Sorumlu

Ahmet ÇELİK

Elbistan Müftülüğü Murakıbı