“Görmedin mi, Allah gökten su indirdi de onu yeryüzündeki kaynaklara ulaştırdı. Sonra onunla renkleri çeşit çeşit ekinler çıkarıyor. Sonra ekinler kuruyor da onları sapsarı kesilmiş görüyorsun. Sonra da Allah onları kurumuş çer çöp hâline getirir. Şüphesiz ki bunda temiz akıl sahipleri için bir öğüt vardır?” (Zümer, 38/21)

“Elbâb” kelimesi, lüb kelimesinin çoğuludur, “lüb” ise bir şeyin özü demektir. Saf hâli demektir. Bundan dolayı “temiz akıl” diye tefsir edilmiştir. Mânevi virüslerin işgal etmediği akıllardır. Yâni akl-ı selim dediğimiz kirli duygularla işgal edilmeyen akıldır. Temiz akıl sahipleri, sadece bu ümmet için değil geçmiş ümmetler için de öncülük etmişlerdir. Tarih boyunca insanlığı hayra çağıran, ülül-elbâbdır. Bu vesile ile biz akıl temizliğini halletmeden yola devam edemeyiz...

Maalesef yıllardır bedenlerimiz gibi akıllarımız da kirlendi...

Bir şeyin kirlenmesi nedir?

O şeyin aslına yabancı unsurların karışması, bulaşması sonucu aslının, özünün bozulması, dejenere olması demektir...

Aklın gıdası ilimdir, bilgidir.

Eğer bilginin kaynakları kirlenir veya bulanır ise; aklın suyu da bulanır, sahası kirlenir, sistemi farklı çalışmaya başlar...

Beşeri kaynaklardan elde edilen bilgiler, ilahî kaynaklardan elde edilen bilgilerin süzgecinden geçirilmeden oburcasına alınırsa aklın kirlenmesi kaçınılmaz olur.

Son yıllarda, bilim ve teknolojinin gelişmesi bilgiye erişimini kolaylaştırdı. Ancak Sorgusuz ve sorumsuz bir şekilde buralardan alınan bilgiler beraberinde müthiş kirliliği de meydana getirdi.

Akıllarımız kirli veya bulanık bilgilerin istilâsına uğrayınca zehirlendi. Elest Bezmi’ndeki ahdimiz, yerlere düştü ve ayaklar altında çiğnenecek hâle geldi.

Fıtratımıza, yaradılış kodlarımıza yabancılaştık. Ve her şeyi bozma sürecine girdik.

Peki, çâre ne?

Çâre, önce iyi bir tahlilden geçtikten sonra hastalık yapan unsurları tespit edip tedâviye başlamak. Akıllarımızı yaradılış kodlarına uygun hâle getirip ulul-elbâb’a erişmek.

İnsan bozulan huzur ve mutluluğu nasıl yakalayacak? Bu konu çoğumuzun bildiği bir gerçek ki, huzur ve mutluluğun merkezi, itikat, amel-i salih ve iyi ahlak ile Allah sevgisi dolu bir kalbdir. Allah (CC)’ın yüce elçisi (sav) şöyle buyuruyor: “Dikkat ediniz! İnsan vücudunda öyle bir et parçası vardır ki, o iyi olursa bütün vücut iyi olur. Eğer kötü olursa, bütün vücut bozulur. İşte, o et parçası kalbdir.” (Buhari)

Kalb, öyle harikulâde özelliklere sahip ki... Ancak Rabbimize yönelmekle huzur buluyor. Çünkü kalbin yaratıcısı Allah-ü Teâlâ... Rabbimiz şöyle buyuruyor: “Dikkat ediniz! Kalbler ancak Allah (CC)’ı anmakla huzur ve sükûna kavuşur.” (Râ’d:28)

Allah (CC)’a yönelen bir kalbin sahibinde sevgi, merhamet, iyilik, hoşgörü gibi ulvî duygular gelişir. İç âlemi zenginleşir. Gönül âleminde nur meydana gelir ve sonunda huzur ve mutluluk iklimine yelken açar.

Yoksa kirlenmiş akıllar ile en temiz hakîkatleri ve nasları dejenere ediyor, tüketiyoruz. (https://www.diyanethaber.com.tr/akil-kirlenmesi-makale,340.html)