Kavmine bir peygamber olarak gönderildiğinde Hz. İbrâhim, onların puta tapıcılığına karşı çıkar ve önlerinde eğildikleri putların işe yaramaz birer taş, metal ve ağaç yığını olduklarını anlatır. Onlar ise buna itiraz edip dururlar. Bunun üzerine Hz. İbrâhim, kavminin zihnini ve vicdânını harekete geçirmek ve onları uyarmak/uyandırmak yoluna başvurur. Ve günün birinde şehir halkı mesîreye çıkmışken:

  •  “Sonra (içinden şöyle geçirdi): “Allah’a yemin ederim ki siz ayrılıp gittikten sonra putlarınıza bir oyun oynayacağım!”
  • “(Onlar gidince) İbrâhim putları paramparça etti, belki ona başvururlar diye büyük putu bıraktı.” Kavmi bu durumu görünce de şaşırıp kalırlar. Mesîreden dönen halk:
  •  “Bunu tanrılarımıza kim yaptı? Muhakkak o, zâlimlerden biridir” dediler.”
  • “Bazıları, “İbrâhim denen bir gencin bunları diline doladığını işitmiştik” deyince, “O halde, onu hemen insanların önüne getirin, belki birileri şâhitlik eder” dediler.”
  • “Bunu ilâhlarımıza sen mi yaptın, ey İbrâhim?” diye sordular.
  • “İbrâhim, “Hayır” dedi, “Bu işi şu büyükleri yapmıştır. Konuşabiliyorlarsa onlara sorun!”
  • “Sonra kendi kendilerine dönüp, “Asıl haktan ayrılanlar sizlersiniz!” dediler.”
  • “Sonra yine başlarını öne eğerek “Bunların konuşamayacağını pekâlâ biliyorsun” dediler.
  • İbrâhim, “öyleyse Allah’ı bırakıp da size ne fayda ne de zarar veremeyen şeylere mi tapıyorsunuz? Size de Allah’ı bırakıp taptığınız bu şeylere de yuf olsun! Siz aklınızı kullanmaz mısınız?” dedi.”
  • “Putperestler, “Eğer bir şey yapacaksanız, yakın onu ve böylece tanrılarınıza yardım edin!” dediler.”
  • Biz de “Ey ateş” dedik, “İbrâhim’e serin ve zararsız ol!”  Cenâb-ı Hak, ateşten sıcaklık ve yakıcılık tabiatını gideriverdi.

Âyet-i kerimede geçen “Bunun üzerine kendi nefslerine döndüler” ifâdesindeki nefs, vicdan demektir. Zîrâ bu doğrudan bildiğimiz hevâ ve hevesi ifâde eden nefis değil; doğru ve yanlışı, hakkı ve bâtılı, adâlet ve zulmü birbirinden ayıran temel insânî ölçü olan vicdânı ifâde eder. Nitekim bu hâdisede Hz. İbrahim’in kavmi, bir an için bir taş yığını olan bir putun eline baltayı alıp diğer putları kıramayacağını anlamış, hakîkatin tâ kendisiyle karşı karşıya gelmiştir. Ne var ki, o bir anlık derûnî muhâsebe, akletme ve gerçeği kabul etmenin tesirinden kurtulup, tekrar eski kafalarına dönmüşler; üstelik de putların dile gelip konuşmayacaklarını itiraf etmek zorunda kaldıktan sonra.

Bu durumda Hz. İbrahim gayet haklı olarak “Yuh size ve Allah’tan başka taptıklarınıza!” demekte, hemen ardından da, “Siz hâlâ akıllanmayacak mısınız?” diye sormaktadır…

Evet, soru bu: “Siz hâlâ akıllanmayacak mısınız?” Cenâb-ı Hakk’tan dileğimiz; verdiği akıl nimetini, kendi yolunda, rızâsına muvâfık şekilde kullanmayı nasip eylesin…

Selâm ve duâ ile…

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.