Birçok evliliklerde, asırlardır süregelen ve çiftlerin üzerine kâbus gibi çöken gelin kaynana sürtüşmesi boşanmalara kadar dayanmaktadır. Gelinin kaynanaya, kaynananın geline karşı tutumu, peşin hükümler ve kafalarında taşıdıkları ön yargılara göre davranmalarıdır. Küçük anlaşmazlıklar kavgaya dönüyor. Daha ortada hiçbir şey yokken gelin kayınvâlidesi, kayınvâlide gelini için olumsuz düşüncelere kapılarak, âdeta düşmanca davranmaya başlıyorlar.

Gelin-kaynana çatışmaları, türkülere, fıkralara, hikâyelere, filmlere, şakalara, mânilere, özellikle de dedikodulara malzeme olmuş konuların başında yer almıştır. Aynı kişiyi, yani oğlu ve kocasını seven iki kadın, sebepsiz yere anlaşamayarak hayatı önce kendilerine, sonra tüm aile bireylerine zehir ediyorlar. Bununla berâber hayatı cennet bahçesine çeviren örneklerde az değil yaşadığımız hayatta. İşte sizlere ibret alınası hârika bir örnek.

Ayşe geleli bir hafta olmuştu. Anne ve babasının elini öpmeye gidecekti. Telefon edip akşam yemeğe geleceklerini bildirdiler. Hacer Hanım:

▬ Kızım, Akşama annenlere gideceksin. Hediye olarak ne götüreceksin?”

▬ Anne, hediyeye ne gerek var? Yabancı yere gitmiyoruz ki…” dediğinde kayınvâlidesi:

▬ Kızım, kime olursa olsun, bir yere gidilirken hediye götürmek iyi olur. Atalarımız, ﴾Dostlara hediyesiz gitmek, değirmene buğdaysız gitmeğe benzer﴿ demişlerdir. Hadis-i şerifte ise, ﴾Hediyeleşin ki birbirinizi sevesiniz﴿ buyurulmuştur. Dağdan gelenin heybesine bakarlar. Hediyenin kıymetli olması şart değildir. Çam sakızı çoban armağanı bir şey de götürsen olur.”

▬ Evde uygun bir şey göremiyorum.”

▬ Ben şimdi gidip bir şeyler alıp geleyim!” Hacer Hanım, dışarı çıktıktan bir süre sonra, genç bir kadın kapıyı çaldı. Ayşe bulaşık yıkıyordu. Sıvalı kollarıyla kapıya gitti.

▬ Kim o?”

▬ Hacer teyze ile görüşecektim de.” Ayşe, gelenin kadın olduğunu anlayınca kapıyı açtı.

▬ Buyurun efendim! Hanımannem şimdi çıktı. Birazdan gelir.”

▬ Hacer teyze yokken girmek uygun olur mu? Onunla görüşecektim. Gelininiz hayırlı olsun diyecektim.” Gelen kadın, evi gözetlemiş. Hacer Hanımın gitmesini beklemişti. Gelini yalnız bulup biraz kaynanasından dedikodu edecekti; ama Ayşe’nin Hanımannem demesinden endişeye düştü. Kaynanası iyi olmasa Hanımannem demezdi. Her şeye rağmen yine bir sondaj yapmalıydı. Dedi ki:

▬ Biraz rengin soluk, hasta mısın yoksa?”

▬ Hayır, bir şeyim yok.”

▬ Bana öyle geldi de. Ben hasta olup yattığım zaman kaynanam gelir. ﴾Kalk bakalım. Az hastalığı aş bastırır, çok hastalığı iş bastırır﴿ diyerek beni yatırmaz. Hiç hasta halinden anlamaz. Acaba dedim, hasta olduğu halde iş mi yapıyor diye düşündüm. Acaba kaynanan da sana karışıyor mu diyecektim?”

▬ Benim kaynanam yok. Hanımannem vardır. Anne kızıyla nasılsa, biz de öyleyiz; hatta Hanımannem, öz annemden daha iyidir.” Kadın daha fazla bir şey söyleyemedi. Hacer Hanım gelebilir diye düşünüp, adını da söylemeden çekip gitti. Çok geçmeden de Hacer Hanım geldi. Elinde birkaç paket vardı. Mendil, çorap, havlu ve elbiselik almıştı. Bir de badem ezmesi almıştı. Hepsini uygun şekilde paket yaptılar. Hazır vaziyette Halid’i bekliyorlardı. İkindiye doğru Halid geldi.

▬ Anne, biraz erken gidelim. Yemekten sonra geliriz.” Annesi uygun gördü. İkindi namazını kılıp Halid’le Ayşe, Esenköy’e hareket ettiler. Pencereden Hacer Hanımın oğlu ile gelininin paketlerle bir yere gittiğini gören karşı apartmandaki bir kadın, hemen Hacer Hanımın yanına damladı.

▬ Hacer Hanım, gelininiz hayırlı olsun! Gelininizin odasına bakmak istiyorum.”

▬ Teşekkür ederim komşu; ama ben kendim bile gelinin odasına girmedim. Gelinin odası bizce mahrem sayılır. Oraya oğlumdan başka kimse girmez.”

▬ Canım şöyle eşyalarına bir bakayım dedim. İntizamlı mı, değil mi?”

▬ Hanım, gelinin intizamlı olup olmadığı bizi ilgilendirmez. İyiyse de kendine, kötüyse de kendine.”

▬ Bizim gelin çok pasaklı da. Bak falancanın evine git, ne intizamlı diyecektim. Gelin söylemeden hiçbir işi yapmıyor. Sizin gelin iyidir inşallah?” Hacer Hanım, kadının maksadını anlamıştır. Gelin hakkında dedikodu yapmak, Hacer Hanımın ağzını aramak istiyordu. Yarası varsa dokunmak istiyordu. Hacer Hanım sözü uzatmadan kısaca cevap verip kadını susturmalıydı. Dedi ki:

▬ Bizim evde gelin kaynana yok. Anne kız vardır. Ben kızımdan çok memnunum. Sonra kızımın bir kusuru olsa, arkasından söylememiz gıybettir, haramdır. Büyük günahtır.”

▬ Ben gelinime pasaklı demekle günah mı işledim yani?”

▬ “Elbette, çok büyük günah işledin. Allah ﴾cc﴿, onu da bizi de affetsin! Tövbe edelim de bir daha hiç kimsenin aleyhinde konuşmayalım!”

▬ Ben gelinimin yüzüne karşı da söylerim.”

▬ Yüzüne karşı söylediğin zaman memnun mu oluyor, yoksa üzülüyor mu?”

▬ Bana ne, üzülürse üzülsün!”

▬ Bir kimsenin beğenmediği bir sözü ister yüzüne karşı olsun ister arkasından olsun söylemek günahtır. Yüzüne karşı söyleyince kalbi kırılır. Kalp kırmak Kâbe’yi yıkmaktan daha kötüdür. Arkasından konuşmak ise, ölü eti yemek gibidir, büyük günahtır. Kimseyi çekiştirmeden gelen komşularımın başımın üstünde yeri vardır. Onu bunu çekiştirenler, kendilerini günaha soktukları gibi, beni de günaha sokuyor ve ben de çok günah işliyorum; ama tövbe ettim. Allah ü Teâlâ tövbeleri kabul eder. Tövbe eden, hiç günah işlememiş gibi olur. Günahlarımıza tövbe edelim! Estağfirullah diyelim! Bir ayağımız mezarda. Âhirete iyi amel götüremiyoruz. Hiç değilse günah götürmeyelim. Götürürsek de az götürelim.” Gelen kadın sustu. Süt dökmüş kediye döndü. Söyleyecek bir şey bulamadı. Hemen Hacer Hanım kalkıp kadına bir şerbet ikram etti.

▬ Buyurun vişne şurubudur.”

▬ Hacer Hanım niye zahmet ettin?”

▬ Misâfire ikram, Allah’a ikramdır. Sen kapıdan gelirken bir melek, ﴾Ey hane halkı size müjde olsun! Allah ü Teâlâ’nın selâmı var. Filan kimse sana misafir geliyor﴿ demiştir. Bir misâfir kırk günlük bereket getirir. Misâfir kabul etmeyende hayır yoktur. Misâfir gelen evin bereketi çok olur.”

▬ Bunları nereden öğrendin?”

▬ Peygamberimizin (s.a.v.), hayatından. Bizde güzel kitaplar var. Gelirsen her zaman beraber okuruz. İnsana peygamberlerin, âlimlerin, âriflerin hayatını okuyunca çok etki ediyor. Hiç kötülük yapmak istemiyor. Güzel ahlâklı olmaya çalışıyor.” Kadın memnun şekilde ayrılırken Hacer Hanım:

▬ Güle güle gidin, yine buyurun!” dedi. Kadın biraz sevinçli, biraz da mahcup şekilde ayrıldı. Bu eve, bir daha dedikoduya gelemezdi. Devamı ikinci yazımızda inşallah.

            Selâm ve duâ ile….