Diyanet İşleri Başkanı Erbaş 40. İl Müftüleri İstişare Toplantısı'nda konuştu:

- "İslam'ın ilkelerini anlatmak bizim kanuni sorumluluğumuzdur. Bu bağlamda Diyanetin gündelik tartışmaların içine çekilmesi son derece yanlıştır, üzücüdür"- "Yaşadığımız çağın en temel küresel sorunu, esasında anlam ve değerleriyle ilgili olarak bir ahlak ve medeniyet krizidir. İnsani ve ahlaki erdemler ekseninde meydana gelen savrulmalarla birlikte maddiyat, menfaat ve bencillik hayatı kuşatmaktadır"- "Taciz, şiddet, ihmal, istismar ve kul hakkına girmek büyük bir suç ve insanlık dışı davranışlar olmanın yanında toplumu çökerten korkunç bir yozlaşmanın da habercisidir"

Diyanet İşleri Başkanı Erbaş 40. İl Müftüleri İstişare Toplantısı'nda konuştu:

ANKARA (AA) - Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, "İslam'ın ilkelerini anlatmak bizim kanuni sorumluluğumuzdur. Bu bağlamda Diyanetin gündelik tartışmaların içine çekilmesi son derece yanlıştır, üzücüdür." dedi.

Erbaş, Türkiye Diyanet Vakfı Konferans Salonu'nda düzenlenen 40. İl Müftüleri İstişare Toplantısı açılışında konuştu.

İl müftüleri toplantılarının Diyanetin kuruluşundan bu yana devam eden en köklü, içerik ve katılımcılar açısından en kapsamlı toplantısı olduğunu söyleyen Erbaş, Kovid-19 nedeniyle 38 ve 39'uncu toplantıların çevrim içi yapıldığını anımsattı.

40'ıncı toplantının hayırlara vesile olmasını dileyen Erbaş, "İnsanlığın ve ülkemizin içinden geçtiği süreçler karşısında hizmetlerimizin mevcut durumunu ve geleceğini konuşacağız. Bu süreçte milletimize en iyi şekilde hizmet edebilmenin imkanlarını ve yollarını müzakere edeceğiz." diye konuştu.

Salgın sürecinden beri büyük gayret ve özveriyle millette hizmet etmeye devam ettiklerini vurgulayan Erbaş, "Bu süreçte eğitim ve irşat hizmetlerimizi dijital ortamlardan devam ettirdik, manevi açıdan milletimize desteğimizi kesintisiz sürdürmeye çalıştık. Vefa destek grupları başta olmak üzere her platformda milletimizin yardımında olduk." ifadesini kullandı.

- "Yaşadığımız çağın temel küresel sorunu ahlak ve medeniyet krizidir"

Modern dönemin küreselleşme olgusunun dünyayı hızla değişimlere zorladığının altını çizen Erbaş şöyle devam etti:

"İçinde bulunduğumuz çağda insanların gündelik hayatları büyük oranda teknolojinin getirdiği yenilikler ve imkanlar muvacehesinde şekillenmektedir. İlgi ve eğilimler günbegün farklı alanlara yönelmekte, insanların din, toplum ve hayat algıları da pek çok açıdan etkilenmektedir. Yaşadığımız çağın en temel küresel sorunu esasında anlam ve değerleriyle ilgili olarak bir ahlak ve medeniyet krizidir. İnsani ve ahlaki erdemler ekseninde meydana gelen savrulmalarla birlikte maddiyat, menfaat ve bencillik hayatı kuşatmaktadır. Bugün insanlık bir tarafta israf, bencillik ve rehavet diğer yanda açlık, yoksulluk, sefalet ve sosyal problemlerin kıskacında sıkışmış durumdadır. Terör olayları, hastalıklar ve daha da önemlisi bütün dünyayı kuşatan adaletsizlikler sebebiyle insanların kahir ekseriyeti çaresizlik ve umutsuzluk girdabında hayat mücadelesi vermektedir."

İslam'ın insanlığa umut teşkil edecek yegane hayat nizamı olduğunu belirten Erbaş, "Maalesef günümüz İslam dünyasının siyasi, iktisadi, sosyal ve kültürel bakımdan ciddi sorunlarla kuşatıldığı da acı bir gerçektir. Özellikle son birkaç asırdır yaşanan harici ve dahili etkiler yüzünden İslam dünyasına yılgınlık, umutsuzluk ve karamsarlık adeta egemenlik kurmuştur. Bu noktada ülkemizin, milletimizin ve teşkilatımızın ümmet ve insanlık adına yüklendiği sorumluluk, daha da önemli hale gelmektedir. Bu büyük sorumluluğun ifasında, elbette Diyanet İşleri Başkanlığının mensuplarına çok büyük görevler düşmektedir." değerlendirmesinde bulundu.

Müslümanların ümmet ve insanlığın maruz kaldığı sorunlar karşısında görevinin ağıt yakmak olmadığını ifade eden Erbaş, "Bilakis daha büyük bir azimle insanlığın felahı için mücadele etmektir. Daha güçlü bir kararlılıkla sorunların üstesinden gelmeye çalışmaktır. İslam’ın ilim ve hikmet, adalet ve merhamet, barış ve muhabbet iklimiyle insanlığı buluşturmak için canla başla çalışmaktır. Ferasetle, basiretle, dirayetle hareket etmektir." açıklamasını yaptı.

Aile ve neslin daha huzurlu ve güzel bir hayatın inşası için başlangıç noktası olduğunu vurgulayan Erbaş sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bu sebeple her hocamızın yanında gençlerimizi görmek istiyorum. Gençlerimizin hayat tasavvurlarını olumsuz etkileyen, maddi manevi gelişimlerine zarar veren akımlar, fikirler, yapılar ve alışkanlıklara karşı biz onların rehberi ve destekçisi olmaya mecburuz. İnsanlığın maruz kaldığı ahlaki çöküntü, fikri yozlaşma ve dini savrulmalar karşısında gençlerimizi inancın ve ibadetin iyileştirici, birleştirici ve bütünleştirici gücüyle buluşturmak zorundayız. Gençlerimize ulaşmak, onların heyecanlarına ve ideallerine rehberlik etmek, özel bir gayret gerektirmektedir. Ciddi bir formasyon, etkili bir iletişim dili ve becerisi gerektirmektedir. Bu noktada müftülerimizin illerindeki hocalarımıza birer rehber olduklarını hatırlatmak isterim."

- "Merhamet kaybedildiğinde şiddet kendine zemin bulmaktadır"

Şiddetin hayatı her bakımdan olumsuz etkilediği bir çağda yaşanıldığına dikkati çeken Ali Erbaş, "Şiddet esasında merhametin yokluğunda ortaya çıkmaktadır. Merhamet kaybedildiğinde şiddet kendine zemin bulmaktadır. Onun için biz hayata merhameti egemen kılmalıyız. Gönüllerde, vicdanlarda merhameti kökleştirmeliyiz. Kuşkusuz bu, eğitimle olacaktır. Merhamet eğitiminde ise aile, en temel mektep ve en güçlü merkezdir. Ailede merhamet hayat bulunca hayata da merhamet egemen olacaktır." dedi.

Erbaş, salgın sürecinde hizmet faaliyetlerine ara vermediklerini söyleyerek "Şimdi daha azimle ve heyecanla işimize sarılmalıyız. Bu sürecin hizmetlerimize olumsuz etkisini telafi etmek için daha fazla gayret göstermeliyiz. Bu noktada ülkemizin her köşesine, her ferdine uzanan bir imkan olarak camilerimizin yeniden ihya edilmesinin yollarını ciddiyetle ele almalıyız. Bu hususta neler yapabiliriz bunun arayışı içerisinde olmalıyız. Yaşanan bu zorlu sürecin ardından ruhsal, duygusal ve toplumsal yaralarımızı sarmak için camilerimizi birer yenilenme ve arınma merkezine dönüştürmeliyiz." açıklamasında bulundu.

Kur'an kurslarının toplumla buluşmanın alanlarından biri olduğunu hatırlatan Erbaş, "Özellikle hanım kardeşlerimizin, çocuklarımızın ve gençlerimizin Kur'an'la buluştuğu kurslarımızı daha da güçlendirmek ve etkin kılmak için seferber olmalıyız. Kur'an'ın tilavetiyle birlikte anlam derinliği, rehberliği ve hidayeti ile insanımızı buluşturmak için programlar yapmalı, projeler geliştirmeliyiz." diye konuştu.

- "Masum bir insanın canına kastedilmesi bütün insanlığın canına kastetmekle aynıdır"

İnsanlığın maruz kaldığı şiddet, istismar ve cinayetlerin nedenleri üzerinde iyi düşünülmesi gerektiğinin altını çizen Erbaş şöyle devam etti:

"Taciz, şiddet, ihmal, istismar ve kul hakkına girmek büyük bir suç ve insanlık dışı davranışlar olmanın yanında, toplumu çökerten korkunç bir yozlaşmanın da habercisidir. Elbette bu tür tezahürleri, münferit vaka olarak telakki etmek mümkün değildir. Hiç kimse bu alanda kendini sorumsuz görmemelidir. Sorunlara duyarlı olmak, insanlığa duyarlı olmak demektir. Masum bir insanın canına kastedilmesi, bütün insanlığın canına kastetmekle aynıdır. Bireysel ve toplumsal psikolojiyi de altüst eden böylesine menfur davranışların yaşanmaması için bizler gece gündüz demeden çalışmak zorundayız. Diğer yandan insanlık dışı davranışların ve suçların bütün ayrıntılarıyla magazin konusu yapılması da bireysel ve toplumsal bilinçte ciddi hasarlara yol açmaktadır. Bu bağlamda özellikle medyadaki kardeşlerimize büyük sorumluluklar düşmektedir."

- "Diyanetin gündelik tartışmaların içine çekilmesi son derece üzücüdür"

Diyanet İşleri Başkanlığının toplumu din konusunda aydınlatmak amacıyla kurulmuş anayasal bir teşkilat olduğuna vurgu yapan Erbaş şunları kaydetti:

"İslam'ın ilkelerini anlatmak bizim kanuni sorumluluğumuzdur. Bu alanda her türlü farklı görüş ve düşüncenin üzerinde kuşatıcı bir yaklaşımla çalışmak en temel hassasiyetimizdir. Bu bağlamda Diyanetin gündelik tartışmaların içine çekilmesi son derece yanlıştır, üzücüdür. Din ve diyanet konularında yazan, konuşan ve paylaşım yapan herkesin bu konuda çok daha hassas olması gerekmektedir. Elbette bizler eleştiriyi daha iyi işler yapmak adına bir imkan olarak kabul ediyoruz. Ancak yalan yanlış bilgilerle güzide bir kurumu ve onun mensuplarını karalamak, itibar suikastı yapmak bir eleştiri değildir."

Çocuklar ve gençlerin camilere gelmesini, etkinliklere katılmasını hazmedemeyen kimselerin varlığına da şahit olduklarını belirten Erbaş, "Bunlar her türlü faaliyetimizden rahatsız oluyorlar. İzcilik etkinliğindeki gençlerimizle buluşuyoruz, rahatsız oluyorlar. Gençlerimiz istismarcı yapıların tuzaklarına düşmesin, dinimizi, medeniyetimizi tanısın diye çalışıyoruz, rahatsız oluyorlar. Hatta birlik beraberlik ve kardeşlikten bahsediyoruz, yine rahatsız oluyorlar. Ayet ve hadisin farkını bilmeyecek kadar konunun uzağındalar ama dini konuları kritik ediyorlar. Bütün bunları üzülerek ve acıyarak takip ediyoruz." dedi.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.