MERSİN (AA) - Deniz, kültür ve inanç turizminin yanı sıra gastronomi zenginliğiyle de öne çıkan Mersin'de, coğrafi işaret tesciline sahip yöresel lezzetlerden kerebiç ve cezerye, ramazan ayında iftar ve sahur sofralarını tatlandırıyor.

Kentte, ramazan ayının vazgeçilmez tatlısı olarak anılan kerebiç, hummalı bir çalışma sonucunda kadın ustaların ellerinde şekil alarak sofralara hazır hale getiriliyor.

Hamurun irmik, yağ, karbonat ve şekerle yoğurulmasından sonra damak zevkine göre fıstıklı ya da cevizli olarak hazırlanan kerebiçler, üzerine çöven otu köklerinden yapılan kaymak konularak vatandaşların beğenisine sunuluyor.

Mersin'e özgü olmasına rağmen, ününü her geçen yıl artıran ve Türkiye'nin farklı illerine de gönderilen kerebiç, bir hafta bozulmadan kalabiliyor.

Sindirim sistemini yormayan, hafifliği dolayısıyla ramazan ayının önemli tatlıları arasında yer alan kerebiç için kentteki üreticiler hummalı bir çalışma içerisinde.

Ramazanda satışları büyük ölçüde artan kerebicin fıstıklısının kilogramı 80 liradan, cevizlisi ise 60 liradan satışa sunuluyor.

- "Ramazan ayında satışlarımız gayet iyi"

Kerebiç satıcısı Burçin Çayırlı, AA muhabirine, kerebicin sindirim sistemini yormayan hafifliğinden dolayı ramazan ayında oldukça talep gördüğünü söyledi.

Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) tedbirlerine uygun şekilde üretim ve satış yaptıklarını dile getiren Çayırlı, şöyle konuştu:

"Kerebiç ramazan tatlısı olarak da biliniyor. Bu dönemde çok tercih ediliyor. Kovid-19 sürecinde evlere servislerimiz ile gel-al-götür tarzında satışlarımız bulunuyor. Biz bir şekilde müşterilerimize ulaşıyoruz. Sadece Mersin değil, Türkiye'nin her yanına kerebiç gönderiyoruz."

Kerebiç üreticisi Suna Kurucu da ramazan ayında kerebici yapmaya sabah saatlerinde başladıklarını belirterek, "Biz 12 ay yapıyoruz ama yine de ramazana özgü bir tatlı. Hazmı kolay. Kerebiç ramazanın kesinlikle vazgeçilmez lezzeti. Hiç tatmayanların tatmasını öneriyorum." diye konuştu.

- Havucun en tatlı hali: Cezerye

Havuçtan yapılan ve tadıyla sindirim sistemini yormayan cezerye de kentin önemli lezzetleri arasında yer alıyor.

Cezerye, katkı maddesi barındırmadığı için vatandaşlar tarafından oldukça talep görüyor.

Havucun tatlıya dönüşmesi de hummalı bir istiyor. Günün ilk ışıklarıyla tarladan toplanan havuçlar fabrika imalathanelerine taşınıyor. Uçları kesilen havuçlar, kazanlarda 1 saat yüksek sıcaklıkta haşlanıyor.

Haşlanan havuçlar, kıyma makinelerinde geçirildikten sonra marmelat halini alması için 1 saat daha pişiriliyor.

Başka bir kazana alınan marmelat, su, pancar şekeri, baharatlar ve isteğe göre fındık, fıstık, ceviz veya bademle harmanlanıyor. Ustalar tarafından özenle karıştırılan marmelat, istenilen kıvama geldiğinde tablalara boşaltılarak merdane yardımıyla düzleştiriliyor.

"Tadının oturması" için bir gün oda sıcaklığında bekletilen karışım, makineler yardımıyla çeşitli şekillerde kesiliyor. Ustaların ellerinde Hindistan ceviziyle harmanlanan cezeryeler, paketlendikten sonra müşterilerin beğenisine sunuluyor.

- "Ramazan ayında insanları rahatsız etmez"

Üreticilerden Hasan Ateş, cezeryenin, "havuç" anlamına gelen Arapça kökenli "cezer" sözcüğünden geldiğini söyledi.

Ateş, cezeryeyi yurt içinde ve yurt dışında birçok yere gönderdiklerini aktararak, "Cezeryenin kendine has bir tadı var. İçerisinde kullanılan ürünlerin hepsi faydalı. Çok şekerli olmadığı için ramazan ayında insanları rahatsız etmez. Su ihtiyacı çok fazla hissettirmez. İyi bir cezeryenin kilogramı 40 ile 80 lirasında. Cezeryeyi hiç tatmayan varsa hemen tatmalı." diye konuştu.