Adamın biri, toprak ve samandan bir ev yaparak âilesini içerisine yerleştirir ve evin karşısına geçerek:

▬ Ey ev, yıkılacağın zaman bana haber verde âile efradıma bir şey olmasın.” der. Aradan yıllar geçer, evin duvarı çatlar, ev sahibi çatlak yerleri çamurla sıvar. Evin arka duvarı eğilir, adam arka duvara bir ağaç yaslar, evin damı içe doğru çökmeye başlar adam yerden tavana bir doğru bir ağaç koyar ve damı havaya kaldırır. Bir akşam evine gelen adam bir bakar ki ev yıkılmış ve tüm âilesi evin altında kalarak can verirler; adam ağlayarak:

▬ Ey ev, ben sana yıkılacağın zaman bana haber ver ki, âileme bir şey olmasın demedim mi?” deyince evin yıkıntıları dile gelir ve adama:

▬ Ey akılsız adam! Ben ne zaman ağzımı açsam sen bir avuç çamur ile ağzımı kapattın, belimi büktüm sen belime ağaç dayadın, başımı öne doğru eğdim sen çenemin altına odun koydun, beni konuşturmadın ki haber vereyim, ben sürekli işâret verdim ama sen anlamadın” der. 

Bazı felâketler geliyorum diyor ama bizler anlamıyor veya anlamak istemiyoruz. Zirâ hakîkatler insanın gözüne zor görünür.

Allah û Teâlâ dünyaya gönderdiği insanoğluna elçileri aracılığıyla “Kullarım beni sorarlarsa ben onlara çok yakınım.” diye bildirmiştir. Peki, bu yakınlığı nasıl fark edecek, ayrılık acımızı ne ile teselli edeceğiz? Bu soruya duâ ve duânın zirvesi namaz ile diye cevap verebiliriz. “Dikkat edin kalpler ancak Allah’ı anmak sayesinde tatmin olur.” buyuran Rabbimizin bize hediyesidir aslında beş vakit namaz... Değerini bilenler, hakkını verenler için bir vuslattır aslında beş vakit namaz. Biz fark etsek de fark etmesek de ruhumuzun ihtiyacı olan Yaratanımızın yakınlığını hissetmenin zamanıdır, mekânıdır beş vakit namaz. Demek ki; Sevgili Peygamberimizin kulun Allah’a en yakın olduğunu bildirdiği secde, ruhumuzun aradığını bulduğu an olmaktadır.

Eden kendisine eder.

Yapan bulur ve çeker.

Kazanmak koca bir ömür ister.

Kaybetmeye ise, anlık gaflet yeter.

Bir gönül yapmak gelmiyorsa elinden, bâri bir gönül yıkılmasın dilimizden.

Körler çarşısında ayna satma.

Sağırlar çarşısında gazel atma.

Gözyaşının bile bir görevi var, ardından gelecek gülümseme için temizlik yapar.

Bazen kahırda lütuf, bazen de lütufta kahır gizlenir.

Yağmurlardır yaprakları büyüten, gök gürültüleri değil.

Mum olmak kolay değildir. Işık saçmak için önce yanmak gerek.

İncitme! İncittiğin yerden incinirsin.

Kötülük yaptın mı kork; çünkü o bir tohumdur. Allah yeşertir, karşına çıkartır.

Dinle neyden, bak hikâye etmekte,  

İnsanlar ayrılıktan şikâyet etmekte.     

İbret al yere düşen yapraktan, o da tepeden bakardı toprağa.

Günün adamı olmaya çalışma, hakikatin adamı ol. Çünkü gün değişir, hakikat değişmez.

Selâm ve duâ ile…