Adamın eşeği kuyuya düşer. Niye düşer nasıl düşer sormayın ama eşek bu, düşmüş işte. Hayvan saatlerce acı içinde kıvranır bağırır kendi dilince, yani anırır. Sesini duyan sahibi gelip bakar ki vaziyet çok kötü. Zavallı eşeği kuyunun dibinde melul mahzun etrafa bakınıyor. Üstelik yaralanmıştır. Karşılaştığı bu durumda kendini eşeği kadar zavallı hisseden adamcağız köylüleri yardıma çağırır. Ne yapsak ne etsek nasıl çıkarsak soruları havada kalır. Sonunda karar verilir kurtarmak için çalışmaya değmez. Tek çâre kuyuyu toprakla örtmektir. Ellerine aldıkları küreklerle etraftan kuyunun içine toprak atmaya başlarlar. Zavallı hayvan üzerine gelen toprakları her seferinde silkinerek dibine döker. Ayaklarının altına aldığı toprak sayesinde her an biraz daha yükselir ve sonunda yukarıya kadar çıkar. Köylüler ağzı açık bakakalır.

Bu, insanlar için tam bir ibretlik hikâyedir. İnsanın da hayatta bazen üzerine fazla yük binebilir, üzerini toz toprakla örtmeye çalışanlar olabilir. Haksızlıklara, iftiralara, hak etmediği muâmelelere maruz kalabilir.

Şunu unutmamak gerekir ki; her zorluğun bir çâresi vardır. Her çıkışın bir inişi olduğu gibi. Zorluklar gözümüzü korkutmamalıdır. Yeter ki, o zorlukları aşabileceğimize inanalım ve o inancımızı kaybetmeyelim. İnancımızı kaybedersek, asıl zorluk işte o zaman başlar. Kur’ân’ın tâbiriyle; “Muhakkak ki her güçlükle berâber bir kolaylık vardır, gerçekten güçlükle berâber bir kolaylık vardır.” Yâni hayat sadece iniş değil, sadece düz değil, aynı zamanda yokuştur da. Hayatta sadece sevinç değil, hüzün de var. Hayatta sadece tatlı değil, acı da var. Zorluğu görüp de kolaylığı görmeyenler Allah’ın nimetine şükredemezler.

Zorluklar karşısında ümidini kesmemek, zorlukları aşmak için alternatifler üretmek gerekmektedir. Bu zorluklarla baş etmenin yolu, ağlayıp sızlanıp ümitsizliğe kapılmak değil, silkinmek ve üzerimizdeki yükten kurtulmaktır, mücâdele vermektir. Rabbimizin Zümer Sûresinin 53. âyet-i kerimesinde buyurduğu gibi. “Allah’ın rahmetinden ümîdinizi kesmeyin!” Kör kuyuda olsak bile… Mevlânâ’nın dediği gibi; Bir gün dünyaya ait bir derdin olursa; “Allah'a dönüp ne büyük derdim var diyeceğine, derdine dönüp, ne büyük Allah’ım var!” de, diye muhteşem bir söz vardır bilir misiniz? Hayat üzerimize hep toprak atacaktır; her türlü sıkıntı, dert, keder vs. ile. Kuyudan çıkmanın sırrı, bu bunları silkeleyip bir adım yükseğe çıkabilmektir.

Sıkıntılarımızın her biri bir adımdır. En derin kuyulardan bile yılmayarak, usanmayarak ve mücadele ile çıkabiliriz. Silkelenin ve bir adım daha yukarı çıkın.

Hayatın bize sunduklarını veya bizden aldıklarını fırsata çevirmek, zorluklara karşı vazgeçmemek, pes etmemek, kararlı ve azimli olarak her meselenin üzerinden gelmeye çalışmak biz insanoğlunun başarıya giden en kesin yoludur.

Sadece hayal kurarak ve düşünerek hiçbir şeyi başaramazsınız. Kararlılık ve sebat ile zorluklardan korkmadan ilerlemek için harekete geçmeniz, yani başlamanız gerekir.

Mark Twain: “İlerlemenin sırrı, başlamaktan geçer. Başlamanın sırrı ise; tek bir seferde yapılması zor olan karmaşık işleri, üstesinden gelinebilir daha küçük işlere bölmekten.” Hayatımız boyunca pek çok zorluk ve sıkıntılarla karşı karşıya kalırız. Kimi zaman mücâdele edecek gücümüz olmaz veya o gücü ve azmi kendimizde bulamayız. İşte bu noktada bizlere örnek olabilecek, hayatın her alanı için geçerli ibretlik kısa bir hikâyedir yukarıdaki mîsal… Kuyudan çıkmanın püf noktası onu silkelemek ve bir adım atmaktır. Sadece ayağınızı sallayın ve bir adım atın.

Her sıkıntı, bir sıçrama adımına dönüştürülebilir. En derin kuyudan çıkmanın yolu zorluklar karşısında vazgeçmemekten ve kendimizi silkeleyerek bir adım yükselmeye çalışmaktan geçer.

Yaşam bize meydan okuduğunda, iki seçeneğimiz var. “Neden ben?” diye kendimiz için üzülüp ağlayıp şikâyet edebiliriz, ya da durup kendimize şöyle diyebiliriz: “Ortaya çıkan yeni koşullar göz önüne alındığında ne yapabilirim?”

Hayat, problem biçiminde zorluklar atmaya devam edecek. Vazgeçmek kesin ve anında yenilgi anlamına gelir. Tek şans, bir kez daha denemeye devam etmektir. Başarıya giden tek garantili yol kişinin çabalarını sürdürmesidir.

Velhâsıl-ı Kelâm: Hayat, üzerimize abanır. Üzerimiz toz toprakla örtülür ve nefes alamıyormuşuz gibi oluruz. Bâzen de; Toz toprakla örtmeye çalışanlar çok olur. Bunlarla baş etmenin tek yolu yakınıp sızlanmak değil, düşünüp silkinmek ve kurtulmak için aydınlığa bir adım atmaktır. Kör kuyuda olsak bile... Nefes alamıyor olsak bile…  Yakınıp sızlanmak yerine, düşünüp silkelen, aydınlığa adım at!

VE ASLA UNUTMA: “Derdi dünya olanın, dünya kadar derdi olur.” Vesselam…

Selâm ve duâ ile…

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.