Peygamberlik olağanüstü bir vasıf olduğundan her biri olağanüstü bir hadise olan mucizeler de peygamberler için zaruridir. Zira peygamber olduğunu iddia eden bir kimse, Cenâb-ı Allah’tan vahiy aldığını, O’nun adına konuştuğunu ve O’nun adına insanları dine davet ettiğini söylemektedir. Bu husus diğer insanlarda bulunmayan bir özelliktir. Dolayısıyla insanların böyle bir kişinin doğruluğunu tasdik etmesi için diğer insanların gösteremeyeceği olağanüstü bir ayet, yani mucize göstermesi gerekir. Zaten mucizenin amacı peygamberlik iddiasında bulunun bir insanın doğruluğunu tasdik etmektir. 
Kuran-i Kerim’de birçok peygamberin mucizelerinden bahsedilmektedir. Ayrıca Kuran-ı Kerim’de olağanüstü ve mucizevi birçok olay ve hadise anlatılmaktadır. Kuran’da zikredilen bu mucize ve olağanüstü olaylar şüphe kaldırmayan, kesin ve kati bir şekilde mucizelerin hak olduğunu göstermektedir. Mucizeler, bir yönüyle ilgili peygamberin hak bir peygamber olduğunu gösterirken, diğer yönüyle de kâinatın yaratıcısı olan Yüce Allah’ın varlığına, birliğine, sonsuz ilim ve kudret sahibi olduğuna da delalet eder. Çünkü mucizeyi peygambere veren Cenâb-ı Allah’tır. Biz bu yazımızda ve daha sonra yazacağımız bir veya birkaç yazımızda Kuran-ı Kerim’de zikredilen mucizeleri anlatmaya çalışacağız. Önce mucizevi bir şekilde dünyaya gelen Hz. İsa’nın doğumundan ve mucizelerinden başlayalım:
Birinci mucize. Hz. İsa’nın mucizevî bir şekilde dünyaya gelmesi ve beşikte konuşması. Bilindiği üzere bütün insanlar bilinen bir yol ile dünyaya gelirler. Bu yol bir erkek ile bir kadının birleşmesidir. Cenâb-ı Allah insan neslinin devam etmesi için böyle bir yol icat etmiştir. Tüm insanlar ve canlıların önemli bir kısmı da bu yolla dünyaya gelirler. Ancak üç insan Cenâb-ı Allah tarafından bu metot dışında farklı bir yol ile yaratılmış ve dünyaya gönderilmiştir. Bunlardan birincisi insanlığın atası Hz. Âdem’dir. Hz. Âdem topraktan yaratılmıştır. Hz. Âdem’in topraktan yaratıldığı konusu “Şüphesiz ki İsa’nın meselesi Allah katında Âdem’in meselesi gibidir. Allah onu (Âdem’i) topraktan yarattı, sonra ona ol dedi, o da hemen oluverdi.” (Al-i İmran, 3/59) âyetinde ifade edilmiştir. Dolayısıyla mahiyetini bilmesek de Hz. Âdem’in doğrudan topraktan yaratıldığı Kur’an’ın açık ifadesiyle sabittir.
İkincisi insanlığın ilk anası Hz. Havva’dır. Hz. Havva, Hz. Âdem’den yaratılmıştır. Hz. Havva’nın Hz. Âdem’den yaratıldığı konusuna âyette vurgu yapılmış, ancak açık ve detaylı bilgi verilmemiştir. Nitekim âyeti kerimede şöyle buyrulmaktadır: “Ey insanlar, sizi bir nefisten yaratan, o nefisten eşini yaratan ve onlardan çokça erkekler ve kadınları yaratan Rabbinizden sakının…” (Nisâ, 4/1.) Bir hadiste de Hz. Havva’nın Hz. Âdem’in sol kaburgasından yaratıldığı ifade edilmiştir. Ancak bu konuda detaylı bilgi verilmediğinden bu yaratılışın yani Hz. Havva’nın Hz. Âdem’in kaburgasından nasıl yaratıldığı konusunun mahiyetini bilme şansımız ve imkânımız bulunmamaktadır. Burada şunu ifade edelim ki Cenâb-ı Allah’ın kudreti bakımından zor ve imkânsız hiçbir şey yoktur ve her Müslüman böyle inanmak durumundadır.
Üçüncüsü Hz. İsa’dır. Hz. İsa babasız dünyaya gelmiştir. Onun kıssasının özü şöyledir: Bir gün Hz. İsa’nın annesi Hz. Meryem köyün dışına çıkmıştı. Bu sırada Hz. Cebrail onun yanına gelmiş, koynuna veya ağzına üfürmüş, Hz. Meryem bundan hamile kalmış ve bir süre sonra Hz. İsa’yı doğurmuştur. Bu sırada Hz. Meryem bakire bir kız idi. Hz. İsa’yı doğurunca kimsenin kendisine inanmayacağını düşündüğünden ölüp unutulmasını temenni etmişti. İşte tam bu sırada yine Hz. Cebrail onun yanına gelerek kendisine şu tavsiyede bulundu: Çocuğunu kucağına al ve eve git, insanlar bu bebeği nereden getirdin? diye sana soru sorup tepki gösterirlerse, sen konuşma, İsa’ya işaret et, o senin yerine konuşur ve senin zinadan beri olduğun anlaşılır. Hz. Meryem de aynısını yaptı. 
Hz. İsa’nın bu şekilde dünyaya gelişi şu âyetlerde anlatılmaktadır: 
(Ey Muhammed!) Kitapta yani Kur’an’da Meryem’i de an. Hani o, ailesinden ayrılarak doğu tarafında bir yere çekilmiş ve onlarla kendisi arasına bir perde germişti., Biz ona Cebrail’i göndermiştik de ona tam bir insan suretinde görünmüştü., Meryem, “Senden Rahman’a sığınırım. Eğer Allah’tan sakınan biri isen (bana kötülük etme)” dedi., Cebrail, “Ben ancak Rabbinin elçisiyim. Sana tertemiz bir çocuk bağışlamak için gönderildim” dedi., Meryem, “Bana hiçbir insan dokunmadığı ve iffetsiz bir kadın olmadığım halde, benim nasıl çocuğum olur?” Dedi., Cebrail, Evet, durum böyle, ancak Rabbim diyor ki: O, benim için çok kolaydır. Ve onu insanlara bir mucize, katımızdan bir rahmet kılmak için böyle takdir ettik. Bu, zaten ezelden hükme bağlanmış bir iştir” dedi., Böylece Meryem çocuğa gebe kaldı ve onunla uzak bir yere çekildi., Doğum sancısı onu bir hurma ağacına yöneltti. “Keşke bundan önce ölseydim de unutulup gitmiş olsaydım!” dedi., Bunun üzerine (Cebrail) ağacın altından ona şöyle seslendi: “Üzülme, Rabbin senin alt tarafında bir dere akıttı.”, Hurma ağacını kendine doğru silkele ki sana taze hurma dökülsün., Ye, iç, gözün aydın olsun. Şayet insanlardan birini görecek olursan, “Şüphesiz ben Rahman’a susmayı adadım. Bugün hiçbir insan ile konuşmayacağım” de., Nihayet kucağına çocuğunu alıp onunla halkının yanına geldi. Onlar şöyle dediler: Ey Meryem! Çok çirkin bir iş yaptın!, Ey Harun’un kız kardeşi! Senin baban kötü bir kimse değildi. Annen de iffetsiz değildi., Bunun üzerine Meryem çocukla konuşun diye ona işaret etti. “Beşikteki bir bebekle nasıl konuşuruz?” dediler, Bebek dile gelerek şöyle konuştu: Şüphesiz ben Allah’ın kuluyum. Bana Kitabı (İncil’i) verdi ve beni peygamber yaptı., Nerede olursam olayım beni kutlu ve erdemli kıldı ve bana yaşadığım sürece namazı ve zekâtı emretti., Beni anama saygılı kıldı. Beni azgın bir zorba kılmadı., Doğduğum gün, öleceğim gün ve dirilteceğim gün üzerime selam (esenlik) olsun.  (Meryem, 19/16-33.) 
Burada 30, 31, 32 ve 33. âyetler Hz. İsa’nın beşikte konuştuğunu ifade ettiği gibi, “(İsa) insanlarla hem beşikte iken hem de olgun yaşta iken konuşur….” (Al-i İmran, 3/46.), “Hem beşikte iken hem de olgun yaşta iken insanlarla konuşursun…” (Maide, 5/110) âyetleri de de Hz. İsa’nın beşikte iken insanlarla konuştuğu açıkça ifade edilmektedir.
Hz. Meryem’in ne kadar bir süre Hz. İsa ile hamile kaldığı konusunda farklı rivayetler vardır. Bir rivayete göre 9 ay, bir rivayete göre 8 ay, bir rivayete göre 7 ay, bir rivayete göre 6 ay, bir rivayete göre 3 saat, bir rivayete göre bir saat hamile kalmıştır. Fahrettin Razi de bu son rivayeti tercih etmektedir. Çünkü âyetlerde kullanılan fa harfinden böyle bir mana anlaşılmaktadır.