Şarkı ve türkülerdeki nağmelerle dile getirilen sevgi sıradan bir sevgiliye değil, Hz. Muhammed’e duyulan muhabbeti anlatıyor. Kimi zaman aşkı ve özlemi, kimi zaman ise ayrılığı ve hüznü anlatan bu eşsiz eserler arasında Efendimize (s.a.v.) duyulan sevgiyi ve özlemi dile getiren şarkılar çokça bulunmaktadır.
Senelerce hepimizin büyük bir harâretle ve alkışlarla eşlik ettiğimiz “Muhabbet Bağı” şarkısı Hz. Muhammed (s.a.v.) için yazılmış bir eser olmasına rağmen, şimdiye kadar bu anlamı dışında kullanılmıştır.
Klasik Türk sanat müziğinin en önemli bestecilerinden Hafız Sadettin Kaynak, henüz 10 yaşındayken Kur’ân-ı Kerim’i ezberler, İstanbul’da tamamladığı ilk ve orta öğrenimin ardından İlahiyat Fakültesini okur. Sultanahmet Camisinin üç yıl İmam-Hatipliği görevinde bulunur. Kaynak, 1932’de bestelediği ve Safiye Ayla tarafından seslendirilen muhayyer makamındaki “Çile Bülbülüm Çile” adlı bestesinin telif haklarını da Ayla’ya verir. Hafız Kaynak, 1940-1950 yılları arasında 80’in üzerinde film müziği besteler. “Ayrılık Yaman Kelime”, “Deli Gönül Gezer Gezer Gelirsin”, “Ağla Gözlerim Ağla” ve “Telli Turnam”ın da aralarında bulunduğu 42 ayrı makamda, 632 esere imza atar.
Ve “Muhabbet Bağı”nın hikâyesi. 
“Merhum Hâfız Sadettin Kaynak, yaşlılık zamanlarında talebesi Hâfız Ahmet Bey, onu sık sık onu ziyârete gider, hocasının hizmetini görürdü. Sadettin Kaynak, onu ‘Hâfızım’ diye çağırırdı. Yine ziyâretine gittiği bir gün Ahmet Bey hocasını ağlarken ama sevinçli bir halde bulur. Kaynak, talebesini görünce;
— Gel Hâfızım! Lûtfettiler, bu gece rüyamda Peygamber Efendimiz’i (s.a.v.) gördüm, O’nunla sohbet ettim, bak bu şarkıyı O’na (s.a.v.) yazdım ve besteledim” der ve Hicaz makamındaki şarkıyı okumaya başlar: 
“Muhabbet bağına girdim bu gece
Açılmış gülleri derdim bu gece
Vuslatın çağına erdim bu gece
Muhabbet doyulmaz bir pınar imiş
Ararım, ararım, ararım seni her yerde
Sorarım ıssız gecelerde, sevgilim nerde?

Açıldı bahtımın gonca gülleri 
Gönül dalında öten bülbülleri
Aşkıma sarayım hep gönülleri
Muhabbet doyulmaz bir pınar imiş
Ararım, ararım, ararım seni her yerde 
Sorarım ıssız gecelerde sevgilim nerde?

Muhabbet uğruna verdim vârı mı,
Gönülde buldum anladım yârimi,
Neyle söndüreyim ben bu nârımı
Muhabbet doyulmaz bir pınar imiş
Ararım, ararım, ararım seni her yerde
Sorarım ıssız gecelerde, sevgilim nerde?”
Sadettin Kaynak, birkaç gün ortalarda gözükmeyince dostları merak ederler. Nerede olduğunu sormak üzere yanına giderler, kendisi şöyle anlatır;
— Resulullah’la berâberdik. Artık o günlerde, bir daha dünya işleriyle alakadar olamaya hâyâ ettim.” der... Hâdiseyi çözemeyenler tekrar sorunca: 
— O’nu görmek ancak rüyâlarda mümkündür. Ben de geçen gece vuslata erdim.” der...
Sözü dünyada başlayıp dünyada biten kadar yoksul kimse yoktur. Ki o, tek kanatla uçulmayacağını bilmekten gafil olandır. Can ki, cesette yaşayandır; bir ayağı dünyada ise bir ayağı ukbâdadır onun. Dünya gurbeti, ukbâ cennetidir. Can ki ukbâya ayağını sağlam basan, dünyaya ayağının ucuyla basandır. İki gözüyle dünyaya bakan serap görür. Özüyle bakan dünyayı alacakaranlık ve harap, ukbâyı gözleri kamaştıran parlak bir âfîtap görür. Sözü hak söyleyen, söylediği dünyada kalmayıp yanında ukbâya giden kadar zengin kimse yoktur. Ki bir hak söz, bir kusurlu ömrün yükünü çeker de artar. Bir kıvılcım olup karanlıkta çakar ha çakar! Kabına sığmaz da bir candan bir cana akar ha akar! Zemheride, ayazda gönlünü açık tutanı yakar ha yakar!
“Aşkın oduna ey gül yanarsa cân-ı şeydâ,
Her bir avuç külünden bir bülbül olur peydâ” ne güzel buyurmuş Şeyhülislâm Yahya, ziyâde rahmet olsun. “Meselesini kaybedenin gözü önünde nice misal temsil olsa, yine de emsal teşkil etmiyor ona imtisal hususunda.” 
Biz üç beş kulaç attıktan sonra takâti kesilmeye, karşı kıyıya erişmekten ümidi kesip geri dönmeye mahkûm etmişiz kendimizi âdeta. Hâlbuki derin nefes istiyor bu işler nefes, tıknefes olanlara göre değil! Midesini tıka basa doldurup, gönlünü boş bırakanın nasibi, her geçen gün ağırlaşan bir gövdenin bir ömür hamalı olmaktır. Umman avuçlarında biriksin diye her gün avuçlarını semâya açan insanlar da var.
“Ab-ı hayattır aslı, kanmak ne mümkün” dedi meczup, “kana kana yanmaktır bizim muradımız!”
3 Şubat 1961’de ise İstanbul’da Haydarpaşa Numune Hastanesi’nde hayata veda eden Sultanselim Cami Şerifi Başimamı ve Sultanahmet Cami Şerifi İmamı ve Hatibi Meşhur Bestekar Hafız Sadettin Kaynak, Merkezefendi Mezarlığına defnedilir. 
Başta Hafız Kaynak Hoca olmak üzere diyorum ki; Uzak değil ölüm yakın bütün kullara, güzel ölüm nasip etsin Allah bütün insanlara, mekânımız cennet olsun, kabrimiz îman dolsun, Allah’ın huzurunda günahlarımız af olsun inşallah…
“Muhabbet Bağına” girmeniz ümidiyle; Selâm ve duâ ile…