Ehl-i İrfandan biri öğrencileri ile gezinirken Tunca nehri kenârında birbirlerine öfke içinde bağıran bir âile görür ve öğrencilerine dönüp:

İnsanlar neden birbirlerine öfke ile bağırırlar?” diye sorar. Öğrencilerden biri:

Çünkü sükûnetimizi kaybederiz!” deyince Ehl-i İrfan:

Ama öfkelendiğimiz insan yanı başımızdayken neden bağırırız? O kişiye söylemek istediklerimizi daha alçak bir ses tonu ile de aktarabilecekken niye bağırırız? ” diye tekrar sorar. Öğrencilerden ses çıkmayınca anlatmaya başlar:

İki insan birbirine öfkelendiği zaman, kalpleri birbirinden uzaklaşır. Bu uzak mesâfeden birbirlerinin kalplerine seslerini duyurabilmek için bağırmak zorunda kalırlar. Ne kadar çok öfkelenirlerse, arada açılan mesâfeyi kapatabilmek için o kadar çok bağırmaları gerekir. Pekî, iki insan birbirini sevdiğinde ne olur? Birbirlerine bağırmak yerine sakince konuşurlar, çünkü kalpleri birbirine yakındır, arada mesâafe ya yoktur ya da çok azdır. Pekî, iki insan birbirini daha da fazla severse ne olur? Artık konuşmazlar, sadece fısıldaşırlar çünkü kalpleri birbirlerine daha da yakınlaşmıştır. Artık bir süre sonra konuşmalarına bile gerek kalmaz, sadece birbirlerine bakmaları yeterli olur. İşte birbirini gerçek anlamda seven iki insanın yakınlığı böyle bir şeydir” der ve öğrencilerine:

Bu nedenle tartıştığınız zaman kalplerinizin arasına mesâfe girmesine izin vermeyin! Aranıza mesâfe koyacak sözcüklerden uzak durun. Aksi takdirde mesâfenin arttığı öyle bir gün gelir ki, geriye dönüp birbirinize yakınlaşacak yolu bulamayabilirsiniz.”

Farkına varın! Öfke, çoğu zaman, bir maskedir ve onun arkasındaki duyguları yakalamak da önemlidir. (Değersizlik hissi, korku, endişe vb).

Öfkelendiğiniz insan sizin için ne kadar önemli?

Öfkelenince kazanacağım ve kaybedeceklerim neler?

Öfkelenmek yerine ortadaki sorunu başka nasıl çözebilirim?

Uzlaşmak, farklı bir dil veya yaklaşım işe yarayabilir mi?

“Zerzevatçı bağırır, sarraf bağırmaz,

Eskici bağırır, antikacı bağırmaz,

Söyleyecek sözü, fikri değerli olan bağırmaz,

Bağıran düşünemez düşünmeyen kavga eder…

Sesinizi yükseltmeyin sözünüzü yükseltin unutmayın ki gür ormanları yeşerten gök gürültüleri değil sadece yağmurlardır.” der Mevlânâ.

İnsanın soyu birdir de huyu farklıdır. Melek değiliz, ani kızgınlıklarımız elbette olacaktır.  Böyle anlarda münakaşaya zemin hazırlamamak için Hz. Ali’nin formülünü uygulayalım. Hz. Ali, Fatıma validemiz sinirlendiğinde Hz. Ali susarmış. Fatıma validemiz sinirlendiğinde Hz. Ali susarmış. Kısacası eşlerin biri aniden deli (öfke hali geçici bir delilik hali imiş) olduğunda diğeri de veli olması zarar değil, ailede gerekli olan mutluluğu getirir. Şu mübarek ramazan ayında çocuğumuza, eşimize, sevdiklerimize bağırırken bir kez dana düşünelim onlarla hangi mesafeden iletişim kuruyoruz? Ne dersiniz?

 Selâm ve duâ ile…