MALATYA (AA) - YETER ERDİNE - Malatya Eğitim ve Araştırma Hastanesinde görev yapan ve yakalandıkları yeni tip koronavirüsü (Kovid-19) yenen sağlık çalışanları, yaşadıkları sıkıntıları anlattı.

Hastanenin Dahiliye Yoğun Bakım hemşiresi 34 yaşındaki Ayşegül Boran, AA muhabirine, virüsün bir hastadan, kendisi ile yoğun bakımda görevli meslektaşlarına bulaştığını söyledi.

Üçüncü basamak yoğun bakımda uzun süredir çalıştıklarını belirten Boran, "Yıllardır birçok enfeksiyonun içerisinde olunca 'Herhalde süreç kolay geçer.' diye kendimize güvendik. Sonra gördük ki masum bir hastalık değil, gerçekten çok zorladı. 'Hastalıktan kurtulacak mıyız yoksa ölüme mi geçecek?' diye düşünüyor insan. Hastalık bende taşikardi yaptı. Hızlı bir kalp atımıyla karşı karşıya kalıyorsunuz, kalbimin sesini duyuyordum." dedi.

Boran, 2 yaşında çocuğu olması nedeniyle de hastalığın psikolojik açıdan kendisini olumsuz etkilediğini vurgulayarak, "Çocuğum diğer odada beni bekliyor ama odadan çıkıp da yanına gidemiyorum. Kızım gelip kapıya vuruyor, 'Anne, anne...' kapıyı açamamak beni çok zorladı. Bu süreçte aile içinde duygusal olarak insanlar çok zorlanıyor." diye konuştu.

- "Artık sona geldim dedim"

Hastalığın 6. gününden itibaren toparlanacağını düşündüğünü ancak daha kötüye gittiğini kaydeden Boran, şöyle devam etti:

"Nefes alamama, hızlı bir kalp atımı, bulantı, kusma... Hastaneye kaldırıldığımda 'Herhalde öleceğim artık sona geldim.' dedim kendi kendime. Eşime ise 'Bundan sonra çocuk sana emanet.' dedim. Sağ olsun doktor ve hemşire arkadaşlarımızın destekleriyle gereken tedaviyi alınca toparlayarak evime döndüm. 'Sihirli değnek dokundu, iyileştik.' gibi bir durum söz konusu olmuyor. En az 2 ay hastalığın etkisi sürüyor. Vücudum artık eskisi gibi değil, daha çabuk yoruluyorum. Halsizlikle saç dökülmesi ve uykusuzluk 2 ay devam etti. Hastalığımın üzerinden 4 ay gibi bir zaman geçti, bu süreçte halen toparlanmışım diyemem. Halen halsizliğim devam ediyor. Maskeyle nefes almakta zorlanıyorum."

Hemşire Boran, yoğun bakım servisinde yaşadıklarını şöyle anlattı:

"Eskiden hastalarımız entübasyon sürecine girdiğinde süreç biraz daha uzun oluyordu, yakınları ölüme hazırlanıyordu ancak Kovid-19 sürecinde insanlar ölüme hazırlanamıyor, hastalarımızı bir anda kaybediyoruz. Nefes alamayan bir hastayı görmek, bir de Kovid geçirip bu durumları da yaşadıysan, insan daha da duyarlı oluyor. Hastaya solunum desteği sağlıyoruz, bir de yüz maskesi taktığımız zaman yüzü tamamen kapanıyor, hasta boğulma hissi yaşıyor. Normalde nefes alamıyor, üzerine bir de yüzü çerçevelenmiş bir hisle beraber bayağı zorlanıyor. O anda hastalar elimizi tutuyor 'Beni kurtar, beni yaşat, ölmek istemiyorum.' der gibi. O durum hepimizi çok etkiliyor."

- "Maske, mesafe ve hijyenden taviz vermemeliyiz"

Hastanenin iletişim ve tanıtım birimi sorumlusu 29 yaşındaki İbrahim Hayta ise Kovid-19 pozitif olduktan sonra kronik rahatsızlığı bulunan ablası ve babasını da enfekte ettiğini söyledi.

Ateş, öksürük ya da eklem ağrısı şikayeti yaşamadığını belirten Hayta, şunları kaydetti:

"Hastalığın üçüncü gününden itibaren tat ve koku duyumu kaybettim, bir hafta boyunca yemek yiyemedim. Aileme de bulaştırdıktan sonra bu sefer 'Onlara bir şey olacak mı?' korkusu başladı. Hastalık çok kolay bulaşıyor. Kimse gençliğine güvenmemeli. İnsan hastalığı yendikten sonra 'Nasıl olsa antikor ürettim, maske sayısını azaltabilirim.' diye düşünüyor. Hastalığı atlattıktan sonra test yaptırdığımda bende antikor olmadığını öğrendim. Onun için maske, mesafe ve hijyen tedbirlerimizden asla taviz vermeden mücadeleye devam etmeliyiz."