Yüz vardır nefret ettirir.

Yüz vardır tebessüm ettirir.

Yüz kalbin iç dünyasıdır.

Ve yüz, ruhun aynasıdır.

Ne yazık ki zaman değişti.

Etrafımız sahte yüzlü insanlarla doldu.

Sahte yüzler derken asıl kimliklerini ve niyetlerini saklayan kişilerden bahsediyorum.

Siz istediğiniz kadar iyi niyetli olun, dürüst olun illa ki çıkıyor karşınıza böyle yüzsüzler.

Bunların yüzünden insanlara güvenmek her geçen gün daha da zor bir hal alıyor. Arkanızı döner dönmez sahte yüzlerini göstermekte geç kalmıyorlar bunlar.

Bu tip insanlar için “İKİYÜZLÜ” veya “SAHTE YÜZLÜ” insanlar sıfatlarını kullanıyoruz.

Toplasan, çıkarsan, çarpsan, bölsen edeceği tutacağı en fazla 1 olur.

Tencere kapak hikâyesinin temeli belki de bu tip sahte yüzlerdir.

Gelip yüzümüze gülen, arkamızdan demediğini bırakmayan kişiliksiz insanlardır.

Etrafımızda bu özelliklere sahip kişiler mutlaka vardır ve olacaktır.

Büyük şair, üstat Necip Fazıl Kısakürek, konumuzla doğrudan doğruya ilgili yıllar önce bakın ne söylemiş;

“İki çeşit insan vardır;

Zaman geçtikçe hatalarıyla yüzleşen, zaman geçtikçe yüzsüzleşen!“

Merak ediyorsunuz dimi?

Kimler bunlar diye soracaksınız bana!

Gelin bu sahte yüzlere birlikte göz atalım.

Yüzümüze hep gülümserler.

Sıradan kişilerin değil yalnızca güçlülerin yanında olurlar.

Hasetlik, kıskançlık, çekememezlik üçgeninde dolaşır dururlar.

Kendilerini sevdirmek için atmadıkları takla kalmaz.

Oturdukları yerden çok rahat söz verirler.

Adettendir yani atıp tutmak, sonrası kimin umurunda.

Dolu insan işiyle boş insan kişiyle uğraşır misali, bol bol dedikodu yaparlar.

Ufak hesapların insanı olduklarından, size yaranmak için ellerinden geleni yaparlar.

Yüzümüze karşı söylemeye cesaretleri yoktur bunların.

Birlikte gülerler, sohbet ederler, sevmedikleri kişileri çekiştirirler.

İki gün sonra o çekiştirdiği kişilerle kanka olurlar.

Tanıyamazsınız bunları.

Çok iyi numara yaparlar.

Sadece çıkar ilişkileri sürdürürler.

En belirgin özellikleri çeneleridir.

Makine gibi çene olur bunlarda.

Zaten tek hünerleri de budur; “ÇENE”

Çok fazla konuştukları için laflarının çoğu dedikodudur.

Her şeyi bildiklerini iddia ederler.

Fakat icraata gelince fos çıkarlar.

Söylediklerini asla yaşamazlar.

Her zaman bol keseden atarlar.

Mangalda kül bırakmazlar.

Sonradan öğreniriz nasıl zarar verdiklerini.

Arkamızdan neler dediklerini ve sevdiğimiz insanlarla aramızı bile bozduğunu.

Başkalarının başarısını aşağı çekmeye çalışırlar.

Kendileri başarılı olamadıkları için başkalarının başarılarını da kıskanarak hareket ederler.

Beceriksizliklerini örtmek için, hakaret etmeyi tercih ederler.

Bunların yanında ne meyve veren ağacın taşlanmadığı kalır ne de işini yapan insanlar hakkında konuşulmadık söz kalır.

Ancak mesele icraata gelince far görmüş tavşan misali sağa sola kaçışırlar.

Hâlbuki başkalarına iftira atmak yaptıklarını yok saymak, emeklerine hakaret etmek ne acınacak bir davranıştır.

Bunlardan uzak durulması gerekir.

İnsana aşırı derecede zarar verirler.

Sinsi bir gülüş ve imalı cümleler seziyorsanız aman diyelim vakitlice kaçın.

Tek yapmanız gereken, onları zarar veremeyecekleri bir mesafede tutmaktır.

Umarız karşılaşmazsınız baktınız çıktı karşınıza aman hemen uzak durun, çamur fena sıçrar!

Yüzüne konuştukları ile içinden geçirdikleri arasında Şardağı kadar fark var desem inanın mübalağa yapmış olmam.

İşin özü ve çözümü ise;

Kendimize yapılmasını istemediğimizi başkalarına yapmamak!”

Sahte yüzlerden uzak bir yaşam geçirmeniz dilek ve temennilerimle.

Yüzünüz hep gülsün… Miraç Kandiliniz Mübarek olsun.