Oruç tutmaya ilk başladığımız yıllar Haziran-Temmuz aylarına denk geliyordu. On on bir yaşlarındayız. Mahalledeki arkadaşlarla berâber sıcak yaz günlerinde oruçtan taviz vermemeye çalıştığımızı hatırlıyorum

Vakit öğleyi geçip sıcak iyice bunaltmaya başlayınca Fırat Nehri’nin kenarındaki dişbudak ağacının dibine iner avucumuza aldığımız suyu ağzımıza alıp sonra yutmadan boşaltırdık. Bir serinlik olur ama susuzluğumuz geçmezdi. Ciğerimizdeki yangın sönmezdi.

Kibir, gurur, riyâ, hır, haset, enâniyet, tamahkârlık gibi hastalıklarımız var…

Kur’an eczânesinden ilaçlarla tedâvi edilmesi gereken hastalıklar…

Kur’an’ın şifâ âyetleriyle düzelmesi gereken yanlışlar…

Doktorun yazdığı reçeteyi evimizin en güzel köşesinde saklayıp sabah akşam okumuyoruz elbette…

Gereğini yapıyoruz; yazılan ilaçları, tarif edilen ölçüde kullanıyoruz.

Şifâ Allah’tan…

Rabbimiz ilaçları hastalıktan şifâ bulmamıza vesile kılabiliyor.

Kur’an âyetleri de mânevi hastalıklardan kurtulmamıza vesile oluyor. Bunun için okumak, anlamak ve yaşamak lazım. Fırat’ın serin suyundan ağzımıza aldığımız miktarı yutmadıkça susuzluğumuz geçmediği gibi; Kitâb’ın şifâ olan âyetlerini anlayıp yaşamadıkça da manevi hastalıklarımız düzelmeyecek.

*Kur’an şifâdır…

Şirke, inkâra, nifaka şifâ…

Zulme, tuğyana, azgınlığa şifâ…

*Ramazan şifâdır…

Fakirin ihtiyacına koşan oruçlu müminlerle şifâ. İlacını alamayan hastanın derdine derman olmak için çabalayan yardımseverlerle şifâ. Kimsesiz, güçsüz ve yetimlere uzanan ellerle şifâ…

Yoğun geçen bir günün sonunda iftara birkaç saat kalmışken “Ya hiç iftar saati gelmese halim nice olur!” duygusunu yaşadığınız olmuştur.

Ancak oruçlunun yaşayacağı iki sevinçten biri olan iftar vakti gelir. Susuzluk biter, açlık biter…

En mühimi, susayınca kendisine içirilen su bağırsaklarını parça parça eden cehennemliklerden olmamak için gayret etmektir.

Oruç şifâdır.

Oruç takva eğitimidir…

Müslüman sakınarak yaşasın; hesabını verebileceği bir hayat yaşasın; mağfiret ve cennete ulaşsın…

Rabbim, bayram sabahına arınmış, temizlenmiş olarak ulaşacağımız bir Ramazan nasip eylesin…

Allah Rasülü (s.a.v.) Ramazan ayında tutulan oruç ve yapılan ibâdetlerin, mahşer günü insana şefaatçi olur oruç:

Rabbim! Ben onu gün boyunca yemekten ve içmekten alıkoydum” der. Kur’ân Kerim ise:

▬ Rabbim! Ben onu geceleyin uyumaktan alıkoydum” der sonra da ikisi birlikte:

▬ Rabbimiz! Bizim ona olan şefaatimizi kabul buyurur” derler müjdesini bizlere vermektedir. Ramazan ayı taattir, hasenattır, kurbettir, Cenâb-ı Hakk’a yakın olmadır. Cennet kapılarının açıldığı, cehennem kapılarının kapandığı, şeytanların bağlandığı, toplumda suç oranının azaldığı bir huzur dönemidir. Takvanın, şükrün ve rüşdün yollarının öğretildiği, irâde eğitiminin verildiği, bir aylık yoğun program uygulayan bir okuldur. Şâirin diliyle bizlerde Ramazân-ı Şerife:

Yâ Hannan, Yâ Mennân, Yâ Ze’l-cûdi ve’l ihsân;

Sebbit kulûbenâ ale’l-îmân, Nercû afveke ve’l-ğufran;

Merhaba Merhaba, Şehr-i Sıyam Merhaba.

Merhaba Merhaba, Şehr -i Ramazân Merhaba.

Lâilahe illâllah, Muhammedür Rasulullah

Ve ilâhun, Vâhidün, Ehadün, Samedâ…” diye karşıladık. Ramazânı Şerîfinizi tebrik ediyor ve insanlığa hayırlar getirmesini Rabbimden niyaz ediyorum. (diyanethaber)

Selâm ve duâ ile…