Feridüddin Attar’ın hoş bir hikâyesi vardır: İki saka (sucu) yolda karşılaşırlar. Biri diğerine:

Kardeş, bana kırbandan bir tas su verir misin? Çok susadım.” der. Öteki şaşırır:

Be şaşkın. Bende kırba varsa sende de kırba var. Neden kendi kırbandan doldurup kendi suyunu içmiyorsun?” Cevap dikkat çekicidir:

Haklısın kardeş, bende de su var sendeki gibi ama ben kendi suyumu içmekten bıktım.”

Bilmem ki diğer saka arkadaşına hak verdi mi? Susuzluktan dili damağına yapışmış müşterilerine yaptığı gibi, şöyle öne doğru eğilip kırbasından tasına o yürekleri serinleten şırıltı eşliğinde su döktü mü?

Dökmüştür... Mesele su içmek değil ki; mesele birinin elinden su içmektir. Mesele suya kanmak değil ki; mesele suyunu biriyle birlikte içebilmektir.

Sıla-ı rahîm’i emreder Rabbimiz bize. Kelime anlamıyla, rahmetle, merhametle vuslat kurmaktır “sıla-ı rahîm”. Rahim’in sılasına varmak demektir. Rahmetin sılasına giden yol ise ana-babayı, akrabayı, yetimi öksüzü, yolda kalmışı, fakir fukarayı gözetmekten geçer. Onları düşününce, içinizden bir parça kopar, benliğinizden bir tuğla düşer, bencilliğinizin kalın kabuğu çatlar, kendinizden bir şey “eksilir” gibi olur, rahatınız bozulur, hayatın akışında pürüzlenmeler olur.

Dîni “kul ile Rabbi arasındadır” diyenlerin eksik bıraktığı bir nokta vardır. Evet, doğrudur; hiçbir kulun Rabbi yerine geçemeyiz, aralarındaki suskun, gizli, derin, titrek ilişkiye karışamayız; karışmamamız da gerekir. Ancak, şu var ki, Rabbi ile arasındaki ilişkiyi kişiler arasındaki ilişkilere taşıması, taşırması da beklenir kuldan. Kişinin Rabbi ile ilişkisi onu başkalarını unutmaya, başkalarına bigâne kalmaya teşvik etmez. Aksine, Rabbi ile ilişkisinde edindiği inceliklerin uygulama alanıdır başkalarına dâir davranışı. O’ndan aldığı terbiyenin sağlanmasıdır kişilerle ve eşya ile kurduğu ilişkiler.

Yakınlarınızı düşünmek, öncelediklerinizi sonraya almaya zorlar sizi. Rahatsızlığın sebebi de budur. Kendi vicdanınızla oynadığınız saklambacın sonu gelir. İçinizde acılardan köşe bucak kaçırdığınız merhameti, hüzünlere karşı unutkanlık siperine yatırdığınız şefkati yeniden görürsünüz o zaman. Yakınlarınıza gösterdiğiniz merhamet içinizdeki merhameti gösterir size. Çocuklarınıza gösterdiğiniz ilgi içinizde unuttuğunuz çocuğun elinden tutar yeniden. Başkasına acımak, kendi suyunu içmekten yorulan sakanın susuzluğu gibidir. Sudan öte bir serinliktir suyu başkasıyla içmek. Suyun dudağınızdan taşıp kalbinize de taşınmasıdır suyu başkasına içirmek.          

Selâm ve duâ ile…