Timur mâiyeti ile berâber otururken adamları:

Sultanım! Tahta geçtiğiniz andan itibaren bu güne kadar hiç yenilmediniz bunun sırrı nedir?” Timur, Sultan olduktan sonra gerçekten de hiç savaş kaybetmemiş dünyadaki ender sultanlardan bir tanesidir. Şöyle der adamlarına:

Ben Sultan olduğum ana kadar defalarca yenildim.” Yanındakiler anlayamaz şaşırırlar. Bu şaşkınlığı gören Timur şöyle devam eder:

Kardeşlerimle, amca çocukları ile taht mücâdelesine girdik ben hep kaybettim. 4-5 defâ kaybettim. Son kaybımda savaştık ve askerlerim dağıldı bende mağlup oldum kaçtım. Atım ile birlikte ormana daldım onlar da peşimden geldi. Atımı salıverdim at gitti. Ben bir taşın dibine tünedim üzerimi ağaç yaprakları, otlarla falan örttüm. Aradılar taradılar beni bulamadılar gittiler. Gittiklerinden emin olmak için de bir 1 saat kadar daha bekledim. O anda kendi kendime;“bu beştir savaşıyorsun başarısız oldun, artık yeter kalkacaksın gideceksin bir köye yerleşeceksin çiftçilik yapacaksın kardeşim senden Sultan falan olmaz” buna karar verdim. Alacakaranlık akşam çökmek üzereydi.” Bu arada bir karınca soranlara: “Benim mürşidim bir karıncadır.” der. Bir karınca ağzına buğday tanesi alır yuvasına doğru gelir. Yuvasını görür Timur. Normal bir karınca yuvası. Devam eder ve der ki:

Ben, seni bir imtihan edeyim. Bakayım benim kadar direncin var mı? Ben beştir mücâdele ettim kaybettim. Ama 5 defâ mücâdele ettim.” Getirir bir toprak parçasını (keseği) yuvanın önüne koyar. Karınca getirir buğday tanesini yuvasına sokamadan buğday tanesi yuvarlanıp aşağı düşer karınca tanenin peşine gider alır tekrar getirir. 1. defa, 2. defa 3. defa 4. defa getirince Timur der ki;

Yeter yav! Benden fazla mı deneyeceksin?” Karınca dinlemiyor tabii. 5. defa getiriyor, 15. defa getiriyor, 25. defa getiriyor, 55. defa getiriyor 65. defa getiriyor. Timur diyor ki:

Gözlerim fal taşı gibi açılmış karıncayı seyrediyorum. Yılma diye bir şey yok.” kaçıncı defa da sokuyor yuvaya buğdayı biliyor musunuz 66. yı deniyor ve 67. de buğdayı yuvasına sokuyor karınca. Timur:

İşte o anda kendi kendime dedim ki, hani sen eşrefi mahlûkattın, hani sen yaratılmışların eş şereflisi idin, bir karınca kadar bile değilsin? Yazıklar olsun bana diyerek ayağa kalktım, yumruklarımı sıktım ve dedim ki 68-69’u deneyeceğim. Bu baş bu gövdede olduğu sürece deneyeceğim!” der ve ondan sonraki ilk savaşı kazanır ve tahta geçer. 

İşte o gün bugündür hiç yenilmedim!” der ve “bir karınca benim mürşidimdir. Sabır ve kararlılık öğretti bana” der.

Sabır ve kararlılık başarının temel şartlarından birisidir. Yoksa öyle âniden hadi bir kitap okudum hayatım değişti, bir anda her şeyi alt üst ettim, içimde bir dev vardı uyandı. Öyle olmuyor sabr edeceksiniz. Yavaş yavaş insan hayatında tecdid (yenilenme) vardır. İnsan hayatında tecrid vardır ve insan hayatın da adım adım gelişmek vardır.

            Zorluklarla baş edebilmek ve çalışmalarda başarılı olabilmek ancak sabırla mümkün olur. Namaz ise insanı her türlü kötülüklerden ve haramlardan alıkoyar. (29/45)

Namaz ve sabır; başarı ve huzurun, kötülük ve yasaklardan korunmanın iki temel taşıdır. Namaz da sabır da kolay değildir. Buna ancak mütevâzi ve Allah’a saygılı olanlar muvaffak olabilirler. (2/45)

Sabır, başarının ve mutluluğun anahtarıdır. Çünkü sabır, ziyâdır, aydınlıktır. Sabreden zafere erer. Sabreden insan dâima huzur içinde olur. Sabır, en hayırlı nimettir. Peygamberimiz (s.a.v.) bu konuda şöyle buyurmuştur. “... Kim sabretmek isterse Allah ona sabır ihsan eder. Hiç kimseye sabırdan daha hayırlı ve daha çok nimet verilmemiştir.”

Sabır ve şükür dolu bir hayat sürmeniz dileğiyle.

Selâm ve duâ ile…