Hayatta bazen aldandığımız ya da aldatıldığımızı hissettiğimiz durumlar olur. Örneğin pazardan aldığımız domates poşetinin içine sağlamlarıyla birlikte çürüklerinin de katılmış olması bizde aldatılmışlık hissi uyandırır. Bu durum aldanan açısından üzücü olduğu gibi aldatan açısından da ahlâkî bir marazdır. Nitekim Allah rasûlü (s.a.v); “bizi aldatan bizden değildir” hadisini tam da böylesi bir bağlamda, pazar yerinde söylemişlerdir. Bu, birinin bir başkasını aldatmasıdır ve yerilmiştir. Ama bundan daha kötüsü kişinin bizzat kendi kendini aldatmasıdır. Başka biri bizi aldattığında ya hakkımızı arar ya da Allah’a havâle ederiz. Peki kendi kendimizi aldattığımızda kiminle hesaplaşacağız ya da kimi Allah’a havale edeceğiz. Kur’ân-ı Kerim’de kıyâmet gününe verilen isimlerden biri yevm-i teğâbündür. Yevm-i teğâbün aldanış günü, aldananların açığa çıkacağı gün gibi anlamlara gelir ve Mushaf tertibinde altmış dördüncü sırada yer alan sûrenin adı Teğâbün sûresidir. Belki tüm aldanışların geri dönüşü ve telâfisi mümkündür ama Yevm-i teğâbündeki aldanışın asla telâfi imkânı olmayacaktır.  Zîrâ Hz. Ali efendimizin ifadesi ile bugün amel var hesap yok, yarın ise hesap var amel yoktur.

Kişinin kendi kendini aldatmasına hayatın içinden somut örnekler verecek olursak; 

Örneğin, kalp temizliği her Müslüman için önemlidir, ama sadece kalp temizliğine güvenmek bir tür aldanıştır. Burada şunu da belirtelim ki, kalbin hakîki sâfiyeti ile eylemlerimiz arasında karşılıklı etkileşim söz konusudur. Zîrâ kalbi temiz olanlar temiz işlere yönelirken, çirkin işler de kalpte âdeta birer leke oluştururlar. Dolayısıyla kalbim temiz söylemi bizi telâfisi mümkün olmayan bir aldanışa sürükleyebilir.

Öte yandan, iyilik yapıyorum düşüncesiyle kötülüğe çalışmak Kur’ân-ı Kerim’in ifâdesiyle en büyük hüsrandır. “De ki: Size, (yaptıkları) işler bakımından en çok ziyâna uğrayanları bildirelim mi? (Bunlar;) iyi işler yaptıklarını sandıkları halde, dünya hayatında çabaları boşa giden kimselerdir. İşte onlar, Rablerinin âyetlerini ve O’na kavuşmayı inkâr eden, bu yüzden amelleri boşa giden kimselerdir ki, biz onlar için kıyâmet gününde hiçbir ölçü tutmayacağız.” Müfessirlerin bu âyet-i kerimelerle ilgili yorumlarına baktığımızda âyet-i kerimelerin sadece kâfirlerle sınırlı olmadığını görüyoruz. Örneğin Endülüs’lü Müfessir Ebû Hayyan bu âyet-i kerimelerin mü’minlere de bir mesaj verdiğini, zîrâ bâzen mü’minlerin de -doğru yolda olduklarını ve iyi yaptıklarını düşünerek- sonu küfre varan fikrî kaymalar yaşayabileceğini belirtmektedir. İbn-ü’l Cevzî ise o gün kâfirlerin keşke îman etseydik diyerek inkârın aldanmışlığını yaşayacaklarını, mü’minlerin de dünyadayken az amel etmiş olma aldanmışlığı yaşayacaklarını belirtir. O halde mü’min uğruna hayatını adadığı şeylerin gerçekten iyi, güzel ve Allah’ın râzı olduğu şeyler olmasına dikkat etmelidir. Yaşadığımız ve çocuklarımıza aşıladığımız hayat tarzlarımız, tercihlerimiz, ulaşmaya çalıştığımız hedeflerimiz, hele hele bir de başkalarına telkin ettiğimiz ya da örnek olduğumuz düşünce, tavır ve eylemlerimiz ilâhî terâzinin iyilik kefesinde yer alabilecek mi diye endişe taşımak bir mü’min duyarlılığıdır. 

Günümüzün yaygın zaaflarından biri de yaptığımız faaliyetleri âhiret klasörüne yazdırma hedefinden ziyâde dünyevi çıkarlarımıza vesîle kılmamızdır. Hâlbuki yapılan herhangi bir şey haddi zatında iyi olsa bile dünyevi bir gâye ile yapıldığında onun âhirette kişiye herhangi bir yarar sağlamayacağını Hz. Peygamber (s.a.v) değişik hadis-i şeriflerinde belirtmektedir. Dolayısıyla yevm-i teğâbünde aldananlardan olmamak için fe eyne tezhebûn / Öyleyse nereye gidiyorsunuz? sorusunu bir de bu bakış açısıyla ve başkalarına değil de kendimize sormalıyız.

Ku’ân-ı Kerim’de birçok âyet-i kerimede yer alan dini Allah’a has kılma tabiri sadece tevhid-şirk bağlamında değerlendirilemez. Kur’an bizden dindârlığımızı ve dindârlık adına yaptığımız eylemlerimizi de Allah’a has kılmamızı, hesabî değil hasbî olmamızı bekler. Hasbî olanlar yevm-i teğabünde pek çok sürpriz mükâfatlarla karşılaşacaktır. “Yaptıklarının karşılığında onlar için göz aydınlığı olacak ne ödüller saklandığını hiç kimse bilemez.” Hesâbî olanlar ise teraziyi bomboş görmenin hüsranını yaşayacaklardır. Hesap görücü olarak Allah kâfidir.

Selâm ve duâ ile…

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.