Bir belediyenin günlük işleyişini, ihalelerden teknik raporlara, araç kullanımından hizmet kalitesine kadar her ayrıntıyı bu kadrolar belirliyor. Eğer bu koltuklarda liyakatli, işinden anlayan, adaletli ve şeffaf yöneticiler yoksa, en iyi niyetli başkan bile başarılı olamaz.
Yetki Büyük, Denetim Sıfır
Birçok belediyede müdürlerin elinde:
- Araç dağıtma yetkisi
- Personel yönlendirme gücü
- Alım-satım süreçlerinin kontrolü
- Gider kalemlerinin onayı
Ne var ki bazı yöneticiler bu yetkiyi hizmete değil, güç gösterisine dönüştürüyor. Belediye araçlarının kimlere verildiği, hangi personelin kayırıldığı, hangi harcamanın neden yapıldığı… Bunların çoğu müdürlerin masa başında alınan kararlarıdır.
Ve halk bu soruyu soruyor:
“Bu yöneticiler neye göre seçiliyor?”
Sadakat mi, Liyakat mi?
Sorun tam da burada. Birçok müdürlüğe hala “yakınlık” üzerinden atamalar yapılıyor. İşini bilmeyen, tecrübesiz veya iletişim problemi olan isimlerin yönetici pozisyonlarına getirilmesi; belediyenin hizmet kalitesini doğrudan çökertiyor.
Liyakat eksikliğinin sonuçları ise hepimizin bildiği gibi:
- Kamu araçlarının amacı dışında kullanılması
- Kaynakların yanlış yerlere harcanması
- Hizmetlerin gecikmesi
- Personelin motivasyonunun çökmesi
- Halkın güven kaybı
Belediyeyi Asıl Güçlendirecek Şey: Doğru Kadro
Bugün yerel yönetimlerde gerçek değişim, başkanın kim olduğundan çok, o başkanın etrafına koyduğu yönetici kadrosuyla mümkündür.
Halk belediyeden artık sadece hizmet değil, şunu görmek istiyor:
“Doğru kişiler doğru yerde mi?”
Belediye müdürlükleri siyasi ödül makamı değil; teknik bilgi ve sorumluluk isteyen uzmanlık koltuklarıdır. Bu koltuklar ehline teslim edildiğinde; israf biter, hizmet hızlanır, kamu malı korunur.
Kısacası, bir belediyeyi batıran da yükselten de aynı şeydir:
Yönetici kadrosunun liyakati.