Âdem mânâ-ı mutlaktır

Herkesin bir zamanı var. Geç de kalmadın, erken de değil. Tam zamanında yaşıyorsun. Nefes alıyorsanız, hiçbir şey için geç kalmış değilsiniz! Hiç başlamaz isen imkânsız olur, gerçekten inanırsan, imkânsız diye bir şey yoktur. Bizi başarıya götüren inançlarımız ve motivasyonumuzdur. “Birisi gelecek beni başarıdan başarıya koşturacak” diye bekleyenler, rüya da yaşar gibi ömürleri gelir geçer. Mevlana’nın da dediği gibi “İnsanın kanadı, gayretidir.” İnsan kendini bildiğinde, ilahi olanla bağını fark ettiğinde, mevcut düzendeki rolünü de anlayacaktır. Zamanın ilaç olmasının sırrı sen de gizlidir. “Hayattaki başarısızlıkların çoğu, pes ettiği anda başarıya ne kadar yaklaşmış olduğunu fark etmeyen insanlara aittir.” (Thomas Edison)

İnsan bir kainattır, koca kâinat da bir insandadır derler. Teker teker bakarsan çok görürsün. Bütün bakarsan tek görürsün. Kendimize inanmalıyız. Başarıya, mutlu anlara ulaşmak zordur fakat imkânsız değildir. Kalbimizin sesini dinleyelim ve istediklerimizi dile getirmesini bilelim.

Mutsuzluğun, başarısızlığın en önemli sebeplerinden biri de dönüşüme izin vermemendir, eskiyi korumak için direnmektir. “İki günü eşit olan bizden değildir” (hadisi şerif) Değişim yoksa kısır döngü içine düştün demektir. O zaman iflasın da çok uzun sürmez. Hz. Ali ‘nin dediği gibi “Durmak, devrilmenin bir öncesidir.” Sıradan düşünce kalıplarından çıkarmak için zihinlerimizi zorlamamız gerekir. Teorik ve soyut çalışmalar en az pratik ve somut olanlar kadar kıymetlidir. Farklı gözle bakmayı bilmek gerekir.

Kaygusuz Abdal’ın şu sözlerini unutmamak gerek;

Bu âdem dedikleri

El ayak baş değil

Âdem manaya derler

Suret ile kaş değil
 

Ademoğlunun bir vizyonu, ilhamı, dehası ve kendisine verilmiş bir hediyesi vardır. Hayal kurmaktan ve onları detaylandırmaktan, sürekli gözümüzde canlandırmaktan vazgeçmediğimiz sürece üretmeye başladığımızı da göreceğiz. Başarı ya da başarısızlığın ötesinde hayallerimizi gerçekleştirmeyi düşünmeliyiz ki bizi hiçbir şeyin durdurmasına da müsaade etmemiş olalım. Hayallerimizi ömür boyu sürdürmemiz gerekir. Hepimizin bir kaderi var, fakat kader gayrete aşıktır. Ne düşündüğümüz, nasıl yaşadığımız önemlidir. Düşüncelerimiz dünyayı şekillendirir. Kimlerle yaşadığımız da önemlidir, çünkü Jim Rohn dediği gibi “İnsan, en çok vakit geçirdiği beş kişinin ortalamasıdır.”

Varlık sebebine uygun yaşarsan tam olman gereken yerde olduğunu da göreceksin. İşte o zaman kalpten istediğin şeye ulaşmak için, zihninden geçenleri değil, tam da ihtiyacın olan deneyimleri yaşayacaksın. Sadece sakin ol. Senin için şu an ne erken ne de geç değil. Kaç yaşında olduğunun, maddi ya da manevi durumunun da bir önemi yok. Kimlerden ileri ya da geri olduğunun da. Yeter ki talip olduğun yolu yokuşu ile sevmeyi bil, gerçekleri gör ve korkma, fantezi değil hayallerin olacak hedefini belirle ve peşine gönülden isteyerek emin adımlarla, hiçbir şeyin seni engellemesine izin vermeden ilerle yeter. Matsuo Munefusa ‘nın dediği gibi “ Eskinin bilge adamlarının ayak izlerini takip etmeyin, onların aradıklarını arayın” ki siz de bilge olabilesiniz.
 

Hoşça bak zatına kim zübde-i alemsin sen

Merdüm-i dide-i ekvan olan ademsin sen

Şeyh Galib

(Kendine dikkatlice bir bak; sen alemin özüsün.

Sen varlıkların gözbebeği olan insansın.)