DENGEDE KALAMAYAN DÜŞER

Biz biraz karıştırdık kavramları, biraz da ölçüsünü kaçırdık...

Rahatlıkla kaygısızlığı, bilgelikle bilgiçliği, özgüvenle şımarıklığı, azimle hırsı, tevazuyla kompleksi, cömertlikle savurganlığı, edeple utangaçlığı ve daha nicelerini... En kötüsü iyiyle kötüyü... “Ah itidal! Sen ne büyük sırsın!” diyordu ya Necip Fazıl, biz galiba işin sırrını kaçırdık. Ölçüsü kaçan her işin mayası bozulur, dengesi bozulan herkes düşer. Gözden düşer, gönülden düşer... Çünkü itidal bir nevi fıtrata vefâ göstermektir. Fıtrata sırtını dönen, ifrat ve tefritte ısrar eden, zarar görür, zarar verir.

“Gerçekten biz, her şeyi bir ölçü ve dengede yarattık.” diyen Rabbimiz’in kurduğu düzenin bir ferdi olan insan, bu nizâmı bozmamak için bu düzeni çok iyi anlamakla mes’ûldür ve insanı insan kılan değerlerin mâhiyetini iyi kavramakla... Hastalık varsa ilaç, dert varsa derman kabilinden âyeti kerimede “Ey iman edenler! Eğer Allah’a karşı gelmekten sakınırsanız; O, size iyiyi kötüden ayırt edecek bir anlayış verir ve sizin kötülüklerinizi örter, sizi bağışlar. Allah, büyük lütuf sâhibidir.” buyurulur. Ayırt edecek anlayış, iyiyi kötüden ayıracak kabiliyet lütuf sahibi olan Rabbimiz tarafından insana bahşedilmiştir.

Denge hayattır. Hayat ince bir ayar... İnce ayar ise, gönül işçiliği ister.

Bugün vasat diye dudak büktüğümüz, vasat olanı çaptan düşürdüğümüz yerden kalkıp, vasat kelimesini tam da olması gereken yere koymalıyız. Vasat demek, ortada olmak demek. Ne olması gerekenden fazla ne de az. Tam kararında. Vasat olanda karar kıldığımızda uçların riskinden emniyete alırız kendimizi. Uçlar suç mahallidir oysa... Kabahatli sahalardır. Ortada olmak dengeyi kurmaktır. İşte oraya fazîlet makamı denir. Hak ile yaratılmış her şeyin hakkının teslim edildiği, haddin bilindiği makam... “Allah haddi aşanları sevmez” uyarısınca, nihâi sevginin muhatabı olamama korkusunun yaşandığı makam. “Ne irfandır veren ahlâka yükseklik ne vicdandır; fazîlet hissi insanlarda Allah korkusundandır” diyen Mehmet Âkif’in dizelerinde bahsettiği makam...

Hani “Yürüyüşünde mutedil ol” demişti Hz. Lokman... Ne ifrat ne tefrit... Hayatını adımlarken ne ez ne ezil ne kibirli ol ne de onurunu ayaklar altına al... Ne incit ne de incin... Dengede ol, düşme demişti...

Bir baba nasihati rehberliğinde, hayatı adımlamak düşer o halde bize... Yönü doğru tayin edip, yolu şaşmamak... “Allah sizden yükünüzü hafifletmek ister. Çünkü insan zayıf yaratılmıştır.” diyerek bizi şefkatle sarmalayan Rabbin çizdiği istikâmeti korumak ve hakiki bir yakarışla yakınlaşmak...

Allah’ım bize, incitmeden ve incinmeden, zulmetmeden ve zulme uğramadan, hak ve had bilerek yaşamayı nasip eyle! (diyanethaber.)

Selâm ve duâ ile…