Teknoloji

GRAFİKLİ - En çok mikroplastik Bozburun'da tespit edildi

- Datça-Bozburun Özel Çevre Koruma Bölgesi'ndeki 17 noktadan alınan yüzey suyu örneklerinin tamamında mikroplastik tespit edildi, en yüksek yoğunluk Bozburun ve Yazı istasyonunda görüldü -Akdeniz Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Su Ürünleri Temel Bilimleri Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Olgaç Güven: - 'Marina bölgesinde yazın çok yüksek değerler bulunurken, kışın kirlilikte marinaların aktif olduğu noktalardan ziyade yerel halkın yaşadığı alanlarda artış görüyoruz'

İSTANBUL (AA) - BİRİZ ÖZBAKIR - Datça-Bozburun Özel Çevre Koruma Bölgesi'ndeki 17 noktadan alınan yüzey suyu örneklerinin tamamında mikroplastik tespit edilirken en yüksek yoğunluk Bozburun ve Yazı istasyonunda ölçüldü.

Suda çözünmeyen ve 5 milimetreden küçük olan mikroplastikler, büyük plastiklerin parçalanmasıyla ortaya çıkabildiği gibi tekstil ürünleri, temizlik malzemeleri ve çeşitli endüstriyel ürünler için sentetik olarak da üretilebiliyor. Boyutları nedeniyle arıtma süreçlerinden kaçabilen bu parçacıklar, rüzgar ve akıntılarla kolayca taşınarak denizlere, göllere ve kıyı ekosistemlerine kadar ulaşıyor. Bu durum, koruma altındaki alanlar da dahil olmak üzere sucul yaşam için giderek büyüyen bir çevresel risk oluşturuyor.

Akdeniz Koruma Derneği ve Akdeniz Üniversitesinden bilim insanları Datça-Bozburun Özel Çevre Koruma Bölgesi'ndeki 17 farklı istasyondan alınan su örneklerinde mikroplastiklerin mevsimsel dağılımını ve potansiyel kirletici kaynaklarını inceledi.

Çalışma sonucuna göre, yapılan örneklemelerde geçen yıl istasyonlarda 1 metreküp suda toplam 3 bin 105 mikroplastik belirlendi. Bördübet'te 97, Alayar'da 110, Emecik'te 127, Karaköy'de 80, Cumalı'da 130, Knidos'ta 267, Yazı'da 287 ve Palamutbükü'nde ise 217 mikroplastik bulundu.

Ayrıca, Kızılbük'te 110, Datça Merkez'de 173, Karaincir'de 197, Aktur'da 140, Lindos'ta 150, İnbükü'nde 127, Selimiye'de 163, Tavşanbükü Adası'nda 177 ve Bozburun istasyonunda 553 mikroplastik tespit edildi.

Suda bulunan en yoğun mikroplastik tipi yüzde 93,7 ile fiber yani lif formunda oldu, bunu yüzde 3,2 ile film yani naylon torbalar çuvallar ve yüzde 2 ile fragmentin yani sert plastik parçacıkları takip etti. En sık karşılaşılan mikroplastik rengi yüzde 72,2 siyah oldu.

Mevsimlere göre mikroplastik yoğunlukları ise 1 metreküp suda toplamda kışın 440, sonbaharda 623, yazın 1207 ve ilkbaharda 833 olarak ölçüldü.

- '17 istasyonun 17'sinde de mikroplastik bulduk'

Akdeniz Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Su Ürünleri Temel Bilimleri Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Olgaç Güven AA muhabirine, Datça-Bozburun Özel Çevre Koruma Bölgesi'nin mikroplastik miktarını ve türlerini incelendiklerini aynı zamanda yüzey suyu örneklemesi yapılan noktalara yakın kıyı alanlarından ve plajlardan da örnekler aldıklarını söyledi.

Araştırmanın yapıldığı 17 istasyonun 17'sinde de mikroplastik bulunduğunu vurgulayan Güven, 'En düşük bulduğumuz kirlilik miktarı 16 partikül ama 16 partikül bile olsa o bölgede bir mikroplastik kirliliği söz konusu. Bir yandan da buranın bir koruma bölgesi olduğunu, ağır bir sanayinin olmadığını da göz önünde bulundurursak, bu da çevresel anlamda dikkat edilmesi gereken noktalardan bir tanesi.' diye konuştu.

Güven, Datça-Bozburun gibi bölgelerde kirlilik seviyelerinin Antalya veya Mersin körfezleri gibi yoğun deşarj ve havza yükü olan yerlere kıyasla göreceli olarak daha düşük olduğunu belirtti.

En yüksek mikroplastik kirliliğini Bozburun ve Knidos'ta, en düşük kirliliği ise Karaköy istasyonunda ölçtüklerine dikkati çeken Güven, yarımadanın kuzeyinin, güneyine göre daha temiz olduğunun altını çizdi.

- Yazın en yüksek mikroplastik miktarı marinaların bulunduğu bölgede tespit edildi

Güven, yerleşimden uzak olmasına rağmen Knidos'ta görülen kirliliğin, Rodos yakınındaki girdap akıntısının suyu biriktirip yayması sonucu yalnızca karasal değil, açık denizden kaynaklı olarak da sahillere taşımış olabileceğini aktardı.

İnceleme yapılan istasyonların genelinde ilkbahar ve yaz döneminde diğer iki mevsime kıyasla daha yüksek kirlilik gözlemlendiğini belirten Güven, 'Yerleşim alanlarına yakın bölgeler için yaz dönemi en kirli dönem ancak kış döneminde de 56 partiküle ulaşan kirliliklerin olduğunu gördük. Örneğin kışın Selimiye'de 56 mikroplastik tespit ettik. Bu da bize oradaki kirliliğin tamamen kıyısal kaynaklı olmadığını, deniz taşınımının etkili olduğunu, ikincisi de mevsimsel örneklemelerde o anda bölgede aktif olan faktörlere bağlı kirlilik durumunun değiştiğini göstermekte. Marina bölgesinde yazın çok yüksek değerler bulunurken, kışın kirlilikte marinaların aktif olduğu noktalardan ziyade yerel halkın yaşadığı alanlarda artış görüyoruz.' diye konuştu.

Güven, Datça-Bozburun Özel Çevre Koruma Bölgesi'nde tespit edilen mikroplastiklerin büyük bir kısmının tekstil liflerinden oluştuğunu ve bu durumun deniz yaşamı üzerinde birçok olumsuzluğa sebebiyet verebileceğini ifade etti.

Koruma alanlarındaki mevzuat kısıtlamalarına rağmen, bölge halkının tarımsal faaliyetleri ve turistlerin gündelik kullanımı sonucunda oluşan atıkların kirliliğe neden olduğuna işaret eden Güven, şöyle devam etti:

'Plajların arka tarafındaki tarım arazileri plajlara sıfır pozisyonda ve oradaki tarımsal aktiviteler plaj bölgelerine kirlilik olarak yansıyor. Değerlendirmelerimizde tespit ettiğimiz kirletici tipleri içerisinde sulamalarda kullanılan hortumlar çok yoğun bir miktara sahip, bunun yanında fide kelepçeleri veya fide taşımada kullanılan plastik kaplar da bölgede gözlenen tarımsal kaynaklı diğer atık tipleri. Onun ötesinde bölgede tespit ettiğimiz kirleticilerden biri de gübre çuvalları. Aynı zamanda bölgede tarımsal zararlılarla mücadele kapsamında kullanılan ilaçların şişeleri de gözlemlenmekte. Bu durum koruma alanının yasal yükümlülükler doğrultusunda kontrolü dışında kalan bölge halkı tarafından yürütülen faaliyetlerin de regüle edilmesi gerektiğini ortaya koyuyor çünkü bölgede sürdürülen günlük faaliyetlerin bu bölgeye olumsuz bir etkisi var.'

- Sorunu kaynağında çözmeye dayalı yaklaşımlar geliştirilmeli

Güven, mikroplastik kirliliğinin sınır tanımayan bir sorun olduğunu ve çözümün ancak küresel işbirliğiyle mümkün olacağını belirtti.

Halkın bilinçlendirilmesi gerektiğine dikkati çeken Güven, bireysel olarak tek kullanımlık plastiklerin azaltılması, çamaşır makinelerine mikroplastik filtre takılması ve genel tüketimin düşürülmesini önerdi.

Güven, endüstriyel ve tarımsal alanlarda ise tesislerin önlem alması, plastik bazlı tarım ürünlerinin alternatiflerinin geliştirilmesi ve atıkların etkin şekilde yönetilmesi gerektiğinin altını çizdi.

Sucul ortama girmesi sonrasında mikroplastiklerle baş etmenin çok zor ve maliyetli olduğunu aktaran Güven, şunları kaydetti:

'Sizin çöpü alıp uygun bir şekilde bertaraf edileceği yere aktarmanız veya o çöp kutusundan yere saçılmış ve bir sokağın veya bir tarlanın içerisinde dağılmış çöpleri tek tek toplayıp tekrar poşetleyip geri götürüp bertaraf etmeniz arasında çok ciddi zaman, efor ve maliyet farkı var. Dolayısıyla bizim asıl yapmamız gereken şeylerden bir tanesi de bu sorunu mümkün olduğunca kaynağında çözmeye odaklı yaklaşımlar benimsememiz.'

Güven, araştırmanın 3 yıllık kirlilik eğilimini yakalamak için 5 yıllık bir çalışmanın ilk aşaması olduğunu sözlerine ekledi.