SANAL ÂLEM

Birinin dedesinin yataktaki ölüm hâlindeki fotoğrafını paylaştığını görünce hem üzüldüm hem de çok canım sıkılmıştı. Çay ocağında birlikte oturduğumuz şâir arkadaşa dedim ki:

Olacak şey değil. Önüne gelen, aklına esen her şeyi paylaşıyor. Ecdadımız ve dedelerimiz pazardan aldıkları görünmesin, alan var alamayan var, göz hakkı denilen bir şey var diye kapalı fileler ve çuvallarla eve dönerlerdi. Kendisi eşinden bir adım önde giderdi. Çünkü çıkmaz sokaklarda, ıssız köşelerde yırtıcı bir hayvan çıkabilir, istenilmeyen birileriyle karşılaşılabilir bu nedenle eşi zor durumda kalmasın isterdi. Eşinin elinden tutmazdı (kadın ikinci planda olduğu için değil) bilirdi ki, eşini kaybeden yüreği yaralı insanlar, evladını kaybetmiş anneler, yetim kalmış öksüzler, babasını vatana şehit vermiş şüheda çocukları, evlenememiş insanlar var bunlar üzülmesin, incinmesin, yürekleri sızlamasın isterdi. Ne zarif ne nahif bir düşünce değil mi? Ama o dedelerin torunları bizler mahremiyet, saygı, edep, hürmet, nezâket, erkân, meveddet, sevgi, ilgi ve yakınlık gibi ilahî bir ihsan ve lütuf olan her şeyimizi kaybediyoruz.” deyince şâir arkadaşım daha masadan kalkmadan aşağıdaki beyitleri yazı verdi.

            SANAL ÂLEM DESTANI

Ersiz er meydanı sanal âlemde!

Aklıma geleni paylaşıyorum.

Nice sırdaşım var hazda elemde,

Ağlayıp güleni paylaşıyorum.

Saniyede devrediyor dört mevsim,

Yedi iklim her köşeden bir resim,

Çetele tutarım hep isim isim,

Düğünü şöleni paylaşıyorum.

Bâzen bir bilgenin hikmet sözünü,

Piknikte mangalın yanan közünü,

Teneşirde rahmetlinin yüzünü,

Doğanı öleni paylaşıyorum.

Geçmiş bilgileri, profilimi,

Üzgün, kızgın, mutlu türlü hâlimi,

İlişki durumu, tüm sevgilimi,

Gönlüme dolanı paylaşıyorum.

Her ne içiyorsam kasası ile,

Yediğim yemeği masası ile,

Meyveyi özüyle posası ile,

Geriye kalanı paylaşıyorum.

Mekânımı adresimi yurdumu,

Korkuları, endişemi derdimi,

Fakire yaptığım küçük yardımı,

Vereni alanı paylaşıyorum.

Hoşuma gideni hemen tıklarım,

Bir sözün altına beş söz eklerim,

Dostlardan beğeni yorum beklerim,

Gerçeği yalanı paylaşıyorum.

Kalmadı çoğunda hâyâ ve edep,

Fayda sağlamıyor medrese mektep,

Kul Hakkı dertlidir bu hâller sebep,

Şu bize olanı paylaşıyorum.

Sanal âlem hayatımıza girene kadar dünya ve ahiret âlemi vardı. Üçüncü olarak sanal de âlem katıldı. Artık üç âlemli bir hayat yaşıyoruz.

Kadını ve erkeğiyle internet kullanmak insanlar için elbette tabii bir haktır. Ancak bu konuda dini ölçülerimizi muhafaza etmek durumundayız. Müslüman’ın hayatında helal dâirede hareket etmek, iffetini korumak, çirkin söz ve eylemlerden/haramlardan uzaklaşmak, kul haklarına, tesettüre, edebe riâyet etmek, kısacası İslâm ahlâkı üzere yâni sünnete göre yaşamak önem arz eder. Bu ölçüler sanal ortamda da uymamız gereken ve tâviz verilmemesi gereken ölçülerimizdir. Temel ölçü helâl, haram duyarlığı ile hareket etmek, edep, iffet ve hayâdan taviz vermemektir.

Eğer dünyanın o kadar ömrü varsa 100 yıl sonra bizim yaşadığımız dönem değerlendirilirken bugün yazılanlara, kayda geçirilenlere bakacaklar. Belki de bizim konuşup tartıştıklarımızdan yâni gündemimizden daha farklı sonuçlar çıkarıp kanaat sahibi olacaklar.

Pek çoğumuzun birden fazla vatsap (WhatsApp) grubu var. Aynı görevi yapan meslek grupları, arkadaş grupları, aynı dönem mezunları, askerlik arkadaşları, apartman sakinleri vs. Büyük bölümü zaman kaybı olmakla birlikte bâzen çok faydalı sohbet ve yazışmalar sanal âlemde kaybolup gidiyor. Keşke hocalarımız söyleyeceklerini kayda geçirseler; makâle ve kitaplarıyla konuşsalar.

O kadar çok yazılıyor ki insan “Acaba nasıl vakit bulabiliyorlar?” diye sormaktan kendini alamıyor. Sanal dünyada kaybolan bu sohbetlerin yerine biraz da gençlere, çocuklara zaman ayırsalar, onlarla hasbihal etseler. “Mâlumat yarıştırıp ego tatmin etmek” kanaati uyandıran tartışmalar yerine ateşe koşarak giden birkaç yüreğe dokunmak için çaba sarf etseler...

Gelecek nesillere -batıl da olsa- yazıya geçirenlerin fikirleri kalacak. Onların görüşleri ciddiye alınacak, değer görecek ve insanları şekillendirecek.

İki şey söylemeye çalışıyorum:

Anlamsız ve faydasız tartışmalarla zaman öldürmek yerine, ciddi ve emek mahsulü eserlere yoğunlaşmamızın zâruretini fark etmemiz gerekiyor. Medâr-ı İslâm olarak kabul edilen hadis-i şeriflerden birini hatırlayalım: “Kendisini ilgilendirmeyen şeyleri terk etmesi kişinin İslâm’ının güzelliğindendir.” Ayrıca, “Kim haksız olduğu bir tartışmayı terk ederse, kendisine cennetin kenarında bir ev kurulur. Haklı olduğu bir tartışmayı terk edene de cennetin ortasında bir ev kurulur. Kim de ahlâkını güzelleştirirse, ona da cennetin en yüksek yerinde bir ev kurulur.” (Tirmizi, Birr. 58)

İkinci olarak; hepimizi en iyi bilen Allah’tır. Kendimizi temize çıkarıp övme çabalarımız boşunadır. İnsanların gözünde geçici bir değer kazansak da Rabbimizin katındaki yerimiz değişmez. “...Sizi topraktan yarattığında da annenizin karnında ceninler iken de en iyi bilen Allah’tır. Bunun için kendinizi temize çıkarıp durmayın. O muttaki olanları en iyi bilendir.” (Necm, 32) (https://www.diyanethaber.com.tr/100-yil-sonra-makale,416.html)

Hâsılı dostlar: Başta kendimize ve sorumlu olduğumuz çoluk-çocuğumuza bir insanın yüzüne söyleyemeyeceği sözleri hiçbir şekilde internette de yazmaması, cep telefonundan mesaj olarak göndermemesi gerektiğini anlatmalıyız. Görmeye utanacağı, bulunmayı ve ortak olmayı reddedeceği her türlü mekânın ve davranışın sanal âlemde de uygun olmadığını öğretmeliyiz. Sanal âlemde doğu olmayan şeylerin bulunduğunu onlara örneklerle göstermeliyiz. İnternet kullanımının kural ve şartlarını çocuklarımıza anlatmalıyız. İyi bir arkadaş çevresi çocukların hayatını olumlu mânâda etkileyecektir.

Kişinin mahremiyetini sanal ortamda ifşâ etmesi, bunu başkalarıyla paylaşması dinen uygun değildir. Bu tehlikeye karşı dikkat edilmeli. Haramlardan uzak kalmak için Allah’a duâ ve ibâdet edilmeli, daha faydalı işlerle meşgul olunmalı ve arkadaş çevresi buna göre oluşturulmalıdır.

Kısacası ölçü olarak söylenilecek husus; sanal ortamda da olsa helal-haram duyarlılığı ile hareket etmek, Müslüman şahsiyeti, iffeti, hayâ ve sorumluluğundan ödün vermemektir.

    Selâm ve duâ ile…