Dünyaya korkup saklanarak değil, ışığımızı yayarak hizmet edebiliriz. 

Sevinçleri, üzüntüleri ile bir yıl daha geride kaldı. Fakat 2020, yakın zamana göre hafızamızda çok daha fazla iz bırakarak geri de kaldı. Ve hoşçakal derken hepimize öğrettiği dersler ve değerleri de yanımıza alarak, yepyeni bir farkındalık ile ilerliyoruz. 

 

Bu yıl öğrendiğimiz en önemli şey doğanın içinden geleni kendi hayatımıza tekrar katma tutkusu ile başlayarak yeni bir yola çıkmaya başlamak oldu. Bugüne kadar insanoğlu doğayla mücadele etti. Fakat bu mücadeleyi yapar iken izlenen yöntemler ne yazık ki doğamızın dengesini bozdu. Şu an geldiğimiz nokta da insanoğlu kendi doğası ile mücadele etmeye başladı. 

İnsanoğlunun geçen yıllar için de beton yığınlarına dönen şehirlerde yaşamaya başladı. Fakat buna mukabil doğayı her gün kirletmeye ve katletmeye devam etmiştir. Peki bütün bu olanlara karşı da doğanında insanoğluna karşı bir savaşı yok mu? Doğayı yok sayarak veya küçümseyerek insanoğlu bu dünya da yaşayamayacağını ne yazık ki öğrenemedi veya unuttu. Çok zayıf olduğunu düşüneceğimiz bir ot bile gün geliyor bir betonun yarığından dışarı büyüyebilecek kadar güçlü olduğunu bize hatırlatıyor. Sadece bu küçük örnek bize doğanın savaşı her zaman kazanacağının bir göstergesi olmasına rağmen insanoğlu bunu ya görmüyor ya da görmek istemiyor. 

Covid-19 ‘un ortaya çıkması ile ilgili kesin bir bilgi olmamakla beraber mutasyon geçirmiş ve doğadaki yarasalardan kaynaklanmış olma ihtimali çok yüksek olduğu görüşü en çok kabul edilen görüştür. 2020 yılında en çok konuştuğumuz covid-19 doğanın insana en önemli uyarılarından birisi oldu. Bir gramdan daha az olan virüs tün insanlığı son bir yıldır yönetmeye başlamıştır. 8 milyara ulaşan insanlık gelişen bu kadar teknolojiye rağmen gözle göremediği, beyni veya düşünme kabiliyeti dahi olmayan bir organizmaya yenilecek miyiz?    

Doğa sabırlıdır. Yavaş da olsa, sabırla bekler, bekler, bekler. Zamanı geldiğinde ise kendine ait olanı tekrar alır.

Doğa gücünü gösteriyor üstümüzde, kendine ait olanlara sahip çıkarak haykırıyor sanki; “İnsan kendi kendisine zulmeder!” “İnsan alemin remizidir”. Doğal felaketler mi insanoğlunun kendi felaketi mi? Sel, yangın, eriyen buzullar vb; hepsi bizden değil mi? Dünyamızı asırlardır üzüyoruz. Her yerde artan doğal felaketler, küresel ısınma, iklim değişikliği, yaşam alanları istila edildiğinden dolayı yok olan türler, bozulan dengeler, hırsla sömürülen madenler, kirletilen dereler, denizler, tüketilen yeşil, mavi, beyaz ve toprağa dökülen kan, gözyaşı…

Hâlbuki Hz. Ali ne güzel ifade etmiş insanoğlunu; "Sen kendini küçük bir cisim sanırsın, ama en büyük âlem sende gizlidir." İnsana “küçük alem” de demişler “büyük alem” de. Yani alemde olan her şey insanda da vardır. Cenâb-ı Mevlâ, kâinatta ne varsa, tüm nimetlerin uçlarını insanla bağlamıştır. Yani, insan kâinatın her tarafıyla alâkadar bir vaziyette yaratılmıştır. Yanı başımızdaki bir olayı merak ettiğimiz gibi, uzayın derinliklerine kadar merakla araştırmalar yapılmaktadır. 

Evet... Biz, bu kâinatın bütünüyle alâkadarız. Dağıyla, taşıyla, toprağıyla, yıldızıyla, çiçeğiyle, mercanlarıyla, her şeyiyle, kâinat bizim için yaratılmıştır. Kalbimiz, âlemin tamamına muhabbet edebilecek bir kabiliyette halk olunmuş. 

Yaradan “halifem” diye şereflendirmiştir. Peki halife olmak ne demek? Halife olmanın hakkını verebiliyor muyuz? İşte geldiğimiz neticeler ortadadır. 

Üretmek fakat doğru olanı zamanında üretmek o kadar önemli ki. Nesilden nesile aktarılan bilgilerimiz var. Yani tecrübelerimiz, sermayemiz. Hiç bitmeyecek olan her zaman elimizin altında olan fakat ne yazık ki yeterince kullanamadığımız için de insanoğlu kaybetmeye mahkûm olmuştur. 

Varlık sebebimizi tekrar hatırlamamız, ilahi düzene uymamız, o şekilde de yaşamayı öğrenmemiz gerekiyor… 

Bütün iyi kitapların sonunda

Bütün gündüzlerin, bütün gecelerin sonunda

Meltemi senden esen

Soluğu sende olan

Yeni bir başlangıç vardır

Parmağını sürsen elmaya, rengini anlarsın

Gözünle görsen elmayı, sesini duyarsın

Onu işitsen, yuvarlağı sende kalır

Her başlangıçta yeni bir anlam vardır.

Nedensiz bir çocuk ağlaması bile

Çok sonraki bir gülüşün başlangıcıdır

Umuş – Edip CANSEVER