SAMİMİYETSİZLİK

“Aldanma insanların samimiyetine;

Menfaatleri için gelirler vecde.

Vaat etmeseydi Allah cenneti;

O'na bile etmezlerdi secde..”

Mehmet Akif Ersoy

Hayatımızda hepimiz bir takım yalanlar söylüyoruz, hepimiz birbirimizin arkasından konuşuyoruz. Bunu kimse inkâr edemez. Yeri geliyor saçmalıyoruz, yeri geliyor beyaz yalan deyip egolarımıza yenik düşüyoruz.

Aman Allah’ım, ne kadar güzel çıkmışsın sen öyle,

(Teşekkür ederim, o senin güzelliğin)

Yok, böyle bir güzellik,

(Ablam benim diline sağlık)

Kalemine sağlık, ellerin dert görmesin,

(Ancak bu kadar güzel anlatılabilirdi)

Ben de tam seni arayacaktım,

(Bu ne tesadüf bende seni arayacaktım)

Hele ki bunları söylediğimiz o insanların arkasından konuştuğumuzda,

Yüzüne gülüp övgüler yağdırdığımızda,

Arkasından dudak bükerek sorma ya, kendini beğenmişin teki dediğimizde,

Dilimiz söylüyor ama vicdanımız rahat ediyor mu peki?

Şimdi şöyle bir etrafımıza bakalım. Yakınlarımız ve birçok kişi ile diyalog halindeyiz. Aralarında samimi olduğumuz, daha doğrusu samimi olarak davrandığımız ve de bize karşı samimi davrandığına inandığımız kaç kişi var?

Pek az değil mi? Belki de yok denecek kadar az…

Herkes kendinin samimi olduğunu ve samimi davrandığını zanneder, hatta iddia eder.

Ama gerçek maalesef, çoğunlukla göründüğü gibi değildir.

İşte bazı örnekler;

Siyaset hizmet için yapılır,

(Seçimler yaklaşıyor ya)

Sizi çok sağlıklı gördüm,

(Aslında o kimse pek sağlıklı görünmemektedir)

Nasıl böyle genç kalabiliyorsunuz?,

(Hâlbuki görüntü tam tersidir)

Sizi gördüğüme çok sevindim,

(Gerçekte, sevilmeyenlerden biridir o)

Bu gün çok güzelsiniz,

(Güzel görünmeyi beceremeyen bir bayana)

Biz sadece arkadaşız,

(Arkadaşlıktan öte görüntü veren bir çiftin yalanıdır)

İşte bu örnekler ve benzetmeler samimiyet değil karşımızdakine, moral verme, gönül alma içindir, yani beyaz yalanlar diyelim.

Var mı içimizde;

Yapamadın,

Başarılı olamadın,

Olmamış,

Beğenmedim,

Güzel çıkmamışsın,

Yazamamışsın,

Diyebilecek kadar gerçekçi ve samimi insanlar nerede…!

Peki neden bu kadar çelişkili bir toplumuz? Samimiyetsiziz de ondan.

Antiemperyalizm diye bağırırken;

Ayağımızda Nike ayakkabı varsa,

Acıktığımızda karnımızı Mc Donalds'ta doyuruyorsak,

Balkonumuza Türk bayrağı asarken Michael Jackson dinliyorsak,

Başımızı örtüp yüzümüzü badana, boya yapıyorsak,

AVM’lere karşı gelip mahalle bakkalına uğramıyorsak,

Olduğumuz gibi görünüp, göründüğümüz gibi olmuyorsak,

Hani nerede kaldı samimiyet, bunların hepsi samimiyetsizlik değil mi?

Arkadaşlarımıza karşı, iş hayatımızda, özel ilişkilerimizde kısacası hayatımızın her alanında ne kadar samimi davranıyoruz? Samimi olmak ne demek sizce? Bu sebeple kazandıklarımız neler, kaybettiklerimiz neler sizce? Aynı şekilde samimi olmadan "idare eden" davranışlarımız hayatımızdan neler çalıyor ya da bize ne katıyor?

İşte bizim mutsuzluğumuzun gerçek sebebi de bu değil mi?

SAMİMİYETSİZLİK…!