Göz bilinç gibi taşır sakladıklarını. Ruhun uşağıdır, ışıldar bazen yakalanır keskin bakışlara. Ismar edermiş eskiler sessiz dilin haykırışları varmış, ikrama değil yüze bakarmış gelen. Cay tadını seker yerine buğusundan alır. Yemeğe lezzeti veren tebessümdür. Olur ya önündeki tastan serttir, pamuk eden yine ısrarcı dildir. Sular şerbet olup, yağ gibi akar boğazdan. Kuru ekmek bin can katar yiyene. Nice güzeller deminden geçer gönül. Durup dinlenmez hiç. Her göze şiir mi yazayım der sair? Dedirten yazdırır kelamını...

Beden illaki bir yerdedir. Ask her daim yanına almaz. Ayrılıktan demlenir, beklemekle sınanır. Sınav göz diliyle baslar, halle devam eder. Karşındaki, önündeki, gördüğün her şey yar...

Hoşuma geldin, hoş bul! Hoşluğum senden, sevincim kabul etmenden. Konuğum yürek şehrine, sevdana talibim. Askına müşteri, gönlüne hamalım. Ne vursan sırtıma tökezlemez taşırım. Yular taksan başıma taç sayarım. Yemin çile, sıkıntıyı da katık koysan; ilaç gibi derman ederim.

Buruklaşır ayaklarım yolundan gayrısına kor olurum. Yüreğin gitmediğine ayak varır mı? Sensizlik sondur. Yusuf’ça kavuşmalar diler, kuyu aydınlıktır görene. Zühre ayıp sınmaz Tahir'i ararken. Mecnun helal etmez hakkini bir daha görmek için Leyla’yı...

Fikir de zikir de birdir yar! Od düştü içime; baktıkça seni yakarım. Yaktıkça dirilen, canıma can verensin. Bir nefeste iki şükür borçlu aciz! Nasıl varlığının hakkini versin? Söylemekle yetiremez, anlatmakla bitiremez. Yaradan yar bildirmiş Seni. Kendisi için sevdiğim Allah nasip etsin Seni.

Arzum kaderim olup kısmet olsun. Alnımın süsü hayrın. Avuçların içi yumsun gözlerimi gel ey sevilen! Gel ey omur! Gel ey ask! Ben sensiz kuyudayım. Gel ey...