Eski ben olsaydım hiç düşünmez yapardım aklıma gelenleri ama simdi değişen hayat gibi!

Gerçek hayat gönül seviyesinde sürdürülen hayattır. Gönlüyle var olan insan, geçmişi be geleceği fethederek zaman ustu bir varlık haline gelmiştir. Böyle bir ruh, ne geçmişin elemleriyle dagidar olur ne de geleceğin korkularıyla. Gönlünde kendini bulamamışlara gelince, yasadıkları sığ hayatla, daima bedbinlik ve karamsarlık içindedirler. Böylelerinin nazarında, mazi korkunç bir mezar, gelecek de dipsiz bir kuyudur ölseler de azap, kalsalar da...

Ruha mal edilmemiş bir ilim, sahibinin sırtında bir yük insani ulvi hedeflere tevcih etmeyen marifet de, bir adanmışlıktır.

"Gel aşıktan güzele, gel

Kapıdan halvete,

Gel seferden hazara, gel evvelden Ahire.

Gel zindandan Futuha, gel fenadan bekaya"

Bu "gel" ler ruhuma söz geçiremeyen kafamdaki ağzımdan çıkan feryatlar. Çoktan geçtim adımdan, başka bir şey değilim artık yazılarımdan.