Hz. Musa Tûr-i Sînâda Rabbimize:

Ya Rab! Dünyadaki en çok nefret ettiğin en çok gazaplandığın, öfkelendiğin kulun kimdir bana onu gösterir misin?” der Allâh û Teâlâ;

▬ “Sabahleyin sahile git orada yanında çocuğu ile berâber olan bir kişi göreceksin. O dünyadaki en günahkâr en çok buğz ettiğim kulumdur” der. Hz. Musa gider bakar çocuğu ile berâber birisini görür. Ertesi gün de der ki:

Ya Rabbi! Dünyada en çok memnun olduğun, en çok râzı olduğun, en çok beğendiğin kulun kimdir bana gösterir misin?” der. Allâh û Teâlâ:

Aynı sahile git ya Musa, yine çocuğu ile berâber birini göreceksin. O kişi dünyada en çok sevdiğim kişidir” der. Hz. Musa gider aynı kişiyi görür.

Yarabbi bunun hikmeti nedir? Dün en çok buğz ettiğin kişiydi. Bugün en çok memnun olduğun kişi.”

Ya Musa, o kulum çok günahkâr bir kul. Çok büyük günahları olan bir kul. Çocuğunun elinden tutarak berâber balık tutmaya gelmişler sahile, her günde geliyorlar. Çocuğu ona sordu:

Babacığım, yerden bir avuç kum avuçladı. Şu kum tanelerinden daha fazla olan bir şey var mı dünyada?” dedi. Babası şöyle bir baktı ve:

▬ “Evlâdım var?”

▬ “Ne var baba?” Oradan sudan bir avuç aldı ve:

▬ “Bu su taneleri, okyanuslar kum tanelerinden daha fazla.” Bu sefer çocuk:

▬ “Babacığım, okyanuslardaki sulardan daha fazla olan bir şey var mı?” diye sordu. Durdu şöyle içinde bir dert var. Evet, günah işlemiş ama dertli döndü ve dedi ki:

▬ Var, evlâdım var?”

▬ “Ne var baba?”

▬ “Babanın günahları var oğlum, babanın günahları bu okyanuslardan da daha büyük.” Yaşanmış yaşanmamış değil bu dert yüreğimizde olsun istiyor Allah. Din bunu anlatıyor bize. Allah’a hüsnü zan bunu öğretiyor bize. Bir mü’min evet, yeryüzündeki sulardan daha fazla günahım var diyebilir. Vardır da. Günah işlemek kulun fıtratında var. Çocuk böyle babasını derin düşüncelere dalmış görünce:

Peki, babacığım, senin günahlarından daha büyük olan bir şey var mı?” Bu sefer yine gözünden damla damla dökülen yaşlarla dedi ki:

Var evlâdım var, Allah’ın rahmeti var, Allah'ın bağışlaması var, Allah’ın merhameti var, Allah’ın şefkati var, merhameti var!” Rabbim onu yüreğimizde taşımayı bize nasip eylesin inşallah. Ümit kesmekten bizleri korusun. Ne diyordu Yakup (As), çocuklarına:

Yavrum Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin. Allah’ın rahmetinden ancak kâfirler ümit keser. Mü’min Allah'ın rahmetinden ümit kesmez.” Mü’min Allah’a hüsn ü zan besler. Sahihi Müslim’de anlatılan bir hâdise. Efendimiz anlatıyor.

Kıyâmet gününde Rabbimiz cehennemden bir kulunu huzuruna alır ve:

Kulum cehenneme atıldın bir şikâyetin var mı? Bir haksızlık gibi bir iddian var mı?” Kul der ki:

Yok ya rabbi. Ben ettim ben buldum.” Sahihi Müslim nakleder.

Ben ettim ben buldum yaptıklarımın cezasını görüyorum orada.”

Peki, zebani meleklerine alın götürün” melekler onu derdest ederler. Alırlar yüzüstü böyle tekrar götürüyorlarken kul dönüp dönüp arkasına bakar. Hâşâ Rabbimiz mekândan münezzehtir. Biz anlayalım diye somutlaştırıyor. Şekilden münezzehtir kul dönüp dönüp, dönüp dönüp bakar rabbimiz der ki:

▬ “Durun baklalım durun. Ey kulum neden dönüp dönüp bakıyorsun?”

▬ “Yarabbi! Ben ettim biliyorum yaptıklarımın da cezasını çekiyorum. Ama ben senin hakkında böyle zanda değildim. Ben yaptım ama senin affedeceğin zannı bende çok fazla vardı. Hele hele beni cehennemden bir kere çıkarttın bir daha beni geri girdirmezsin diye zan besliyordum, ben sana ümit besliyordum yarabbi” der.  Rabbimiz:

▬ “Peki, o zaman madem benden bu kadar ümit var, bana bu kadar hüsnü zan besliyor götürün onu cennete.” Hz. peygamber anlatıyor. Biz çocuklarımıza bunu öğretelim ne olursunuz öğretelim. Dışarısı günah batağı. Bu günahlar içerisinde temiz kalmaları mümkün değil.

▬ “Evlâdım, olur kul beşer yanlış yapar. Allah’tan başka kapı yok. Allah’tan başka affeden yok. Sakın ümidini kesme yavrum! Yüz kere, bin kere yanlış yapsan yine dön Allah’ın kapısına yönel, Allah’a yönel. Yine dön Rabbim de rabbim senden başka gidecek yerim yok de.”

            İbret alanlardan olmak dileğiyle.

            Hoş kalın, hoşça kalın…

            Selâm ve duâ ile…