İnsanların karakterini okuyabilirsiniz bu da bir sünnettir. Meselâ evlâtlarınızın karakterini okuyun.

Sert mizaçlı çocuğunuzu uysallaştırmaya çalışıp durmayın, bırakın o Hz. Ömer gibi olsun.

Yumuşak mizaçlı çocuklarınızı, kız gibi olacak endişesiyle sertleştirmeye çalışmayın, bırakın o Hz. Ebubekir olsun.

Ama kendi kendine olur mu? Olmaz. İşte annelik babalık tam burada devreye girecek.

Sen çocuğunun karakterini çözeceksin, her gün yeniden tanıyacaksın, zor olacak ama sabredeceksin. O çocuk kendi kendine Hz. Ömer olmaz Hz. Ebubekir olmaz sen emek vereceksin ve onu emanet göreceksin. Yani tabiatlarıyla uğraşmayın çocukların.

Tabiatla savaşan Allah ile savaşır. Bu yüzden tabiatı tanımak ve terbiye etmek lazımdır. Ya da mesela arkadaşlarınızın karakterini okuyun. Ona göre davranın, ona göre muhabbet açın, ona göre beklentilere girin.

Değişime açık olmayan insanlara sürekli nasihat edip, duvara konuşmaya gerek yok. Zamanla hırs yapar. Sevmedikleri muhabbetler açıp insanların tepkisini çekmeye gerek yok. Zamanla sinir yapar.

İnceliklerden anlamayan arkadaştan ısrarla incelik ve güzellik beklemeye gerek yok. Zamanla kırgınlık yapar. Bunlar senin karakterin onun değil. Böyle olduğu için değiştirmeye çalışamazsın. Kendin bir şeyler yapıp ondan görmediğinde, onu eksik ve kusurlu bulamazsın. Hakkın yok. O bambaşka bir dünya. Onun da tabiatıyla oynayamazsın. Bunlar aşırı dünyalık ve kişiden kişiye değişkenlik gösteren özelliklerdir.

İslâm bunlara bir sınırlama getirmemiş, sen de getiremezsin. Efendimiz (s.a.v.) kimsenin karakterini değiştirmeye çalışmadı. Onlara İslâm’ı anlattı ve ahlaklarını terbiye etmeyi öğretti.

  • Sen, Ömer’sin sertsin ama buna bi sınırlama getirmelisin.
  • Sen, Üseyd’sin şakacısın evet, ama sözün gideceği yere dikkat etmelisin.
  • Sen, Abbas’sın sevilmeyi seviyorsun ama insanların hislerine saygı duymalısın.
  • Sen, Ammar’sın, açık sözlüsün ama bâzen susmayı öğrenmelisin.
  • Sen, Âişe’sin kıskançsın ama sınırı kaçırmamalısın.
  • Sen, Hatice’sin ticarette iyisin ama diğerlerinin fikirlerini de almalısın.
  • Sen, Fatıma’sın, cesursun ama yerini bilmelisin.

Allah û Teâlâ’nın, herkesin kendi mizaç ve karakterine göre hareket edeceğini kitabında bildirmesinin yanı sıra bütün insanlar, yaratılıştan sahip oldukları fıtrat bakımından aynıdırlar. İnsanın yaratılışının bir amacı varsa, o da Yaratıcısına boyun eğmektir.

İnsanlara rehber olarak gönderilmiş olan Allah Resûlü’nün bütün hayatı, Kur’ân’ın tabiriyle “üsve-i hasene” yâni “güzel bir örnek” oluşturmaktaydı. O, sadece abdest, duâ, namaz, oruç ve hac gibi ibâdetlerin uygulamasında değil, insanlarla ilişkilerde ve iletişimde de ashâbına, Müslümanlara ve bütün insanlığa hep örnek olmuştu.

Rasulullah kimsenin karakterini değiştirmeye çalışmadı. Hiçbirine “değişeceksin, böyle olmaz!” demedi. Çünkü İslâm’ın zamanla onları terbiye edeceğini biliyordu.

Selâm ve duâ ile…