Değişimin başlangıç noktası tövbedir. Fakat bu tekrarlanan değil, kalıcı tövbe olmalıdır. Tövbe gerekli hâle gelmeden yapıldığı takdirde yaratıcı tarafından misliyle ödüllendirilir. Tövbe eden kişi hayatın zorluklarını yanında taşımak yerine onları sırtından indirip yükünü boşaltırsa kelebekler kadar hafifler, içi ferahlar, yepyeni bir başlangıcın meyvesini tadar.

İbn Sînâ’nın yanından hiç ayrılmayan, hocasını çok seven, kendisine büyük bir hayranlıkla bağlı ve çok itaatkâr olan Behmenyâr adında bir öğrencisi vardır. İbn Sînâ bir gün tıp dersi sırasında, gece uykudan kalkıp su içmenin vücuda çok zararlı olduğunu söyler. Sebebi sorulduğunda da:

▬ Gece yarısı vücudun ısısı düşer, kan dolaşımı azalır. Şâyet bir kimse, gece yarsı uykudan uyanıp soğuk su içerse, akciğerlerine kan hücum eder.” der. Bunun üzerine gece evde hocasıyla sohbet ederken Behmenyâr:

▬ Hocam, bu kadar bilginizle ve faziletinizle niçin peygamberliğinizi ilan etmiyorsunuz?” der. İbn Sînâ, bu soruya o an cevap vermez; cevap verecektir ama yerini ve zamanını kollar. Gece istirahate çekildikten bir süre sonra İbn Sînâ, Behmenyâr’ı uyandırır, bir bardak soğuk su getirmesini ister. Sıcak yatağından kalkmak istemeyen Behmenyâr, hocasının derste öğrettiği, gece kalkınca su içmenin sinir ve damarlara olan zararından bahseder ve:

▬ Efendim, daha bugün siz uyku arasında su içmenin zararından söz ettiniz. Nasıl olur da böyle bir hata yaparsınız?” der, ayrıca kendisinin de terli olduğundan dolayı dışarı çıkarsa hastalanacağını belirtir. Bunun üzerine İbn Sînâ taşı gediğine koyar ve:

▬ Sen bana yatmadan önce niçin peygamberliğimi ilan etmediğimi sormuştun. Bilirsin ki, peygamberler etrafında kendisine kesin itaat edecek insanlar ister. Şunu bil ki; Peygamber dört yüz yıl önce gelmiş ve geçmiş olduğu hâlde, O’nun sözü o derece ve o suretle tesir etmiştir ki, her gün seher vaktinde, bu soğuklarda dâhi minârelerin üstünde O’nun medh ve sitâyişi edilmektedir. Benim durumum ise, senin yanında hazır olmama rağmen benim sözümle sen bana bir yudum su bile vermiyorsun. Benim sözümün bu kadarcık bile tesiri olmuyor. Sen böyle yaparsan, arkamdan kim gelir? Şu hâlde ben hangi kuvvetle peygamberlik iddiasında bulunabilirim.” diyerek en sadık öğrencisi olduğu halde kendisine itaat etmediğini ve arkasından gelecek topluluğun da bulunamayacağını söylemeye çalışır. Bu nedenle Üstad necip Fazıl’ın;

“Tövbe kapısı açık dediysek, yeni günahlara koşman mı gerek?

İster bilerek ister bilmeyerek, birde kul hakkı var unutmaman gerek!” beytinde ifâdelerini bulan hakîkati de aklımızdan hiçbir zaman çıkarmamak gerekmektedir. İnsan niyeti kadar büyüktür. Niyeti kadar insandır.

            Tövbe etmenin yanında itaatte etmek gerekir. Tövbe edilen davranışların bir daha yapılmaması için itaat etmek gerekir.

İtaat ise ruhun sağlıklı beslenmesi için gerekli bir davranıştır Aldığın kararlara uymak, sağlam bir karakter, güçlü bir îman sahibi yapar insanı.

            Gerçekten de tövbeyi dilden düşürmemek lazım. Tövbe bir sefer söylemekle değil, her zaman dilden eksik olmaması gereken bir alışkanlık olmalıdır.

            Tövbenin gerçekleşmesi, kötü alışkanlıklarını kalıcı olarak terk etmekle olur. En güzel tövbe; niçin yapıldıysa o nedenle bir daha tekrarlanmayan tövbedir.

            Selâm ve duâ ile…