Delikanlının biri liseyi bitirdikten sonra kazanmış olduğu üniversite tahsilini yapmak üzere köyünden kalkıp İstanbul’a gider. Köy hayatının alışkanlığını atmak ve şehir hayatına alışmak için bir dönem İstanbul’da serbestçe dolaşır. Sonra eğitimine başlar. İlk yarı yıl dönemin sonuna gelir. Sömestri tatili için ailesinin yanına döner. Annesi şöyle bir bakar hasretle... O merhamet, muhabbet ve şefkatli bakışları arasında yavrusunun giydiği gömleğin yakalarının kirlenmiş olduğunu fark eder ve oğluna:

▬ “Evlâdım, gömleğini yıkayan da mı olmadı?” türünden bir cümle sarf eder. Evlât:

 ▬ “Anneciğim gömleği yıkamaya olanak bulamadım” der. Dağ başında, şehirden uzak, köy hayatı yaşayan teyze “olanak” kelimesinden ne kastettiğini anlamayınca, bir deterjan markası olabileceğini düşünerek oğluna:

▬ “Yavrucuğum! “Olanak” bulamadın madem, tursil de mi yoktu?” diye mukabele eder.

Sözlerimiz anlaşılır olmalıdır. Muhataplarımız tarafından ne söylediğimiz, konuşurken neyi kastettiğimiz, vurguladığımız mesele nedir anlaşılmalıdır. Mârifet; ağdalı, cafcaflı, süslü kelimelerle seciyeli konuşarak muhatabımız anlasın-anlamasın, çeşitli terkiplerle, izâfetlerle, anlaşılmayan kelimelerle dolu cümleler kurmak, karşımızdakini şaşırtmaya ve kendimize hayran bırakmaya çalışmak değildir. Asıl mârifet konuşmalarımızın, kavramlarımızın bizi dinleyenler tarafından anlaşılır olmasıdır. Kur’ân’da Rabbimiz, “İnsanlara, güzel söz (kavl-i leyyîn) söyleyin” 2/83﴿ buyurur. Rasûlullah Sav﴿; koyduğu şu ölçülerle bize güzelliğin yolunu açmıştır: “İnsanlarla akli seviyelerine göre konuşmakla emrolunduk.” “İnsanlarla anlayacakları şekilde konuşun. Siz Allah’ın cc﴿, ve Peygamber’inin yalanlanmasını ister misiniz?” Sakınmak lâzımdır şu hâlden ki: “Onları gördüğün zaman kalıpları hoşuna gider. Konuşurlarsa sözlerine kulak verirsin. Onlar sanki elbise giydirilmiş kereste gibidirler. Her kuvvetli sesi kendi aleyhlerine sanırlar. Onlar düşmandır, onlardan sakın! Allah (cc), onları kahretsin! Nasıl da (haktan) çevriliyorlar!” 63/4﴿ Rabbimizin ihtâr ettiği bu zümreden olmaktan, yine O’nun muhafazasına ilticâ ederiz.

Hülâsâ           : Bir konuşma ne kadar iyi ve doğru anlaşılmışsa, o kadar başarılıdır. Bâzen yapmacık tavırlara gireriz, bâzen bildiğimizi, bilgiçliğimizi deklâre etmek, kanıtlamak isteriz ancak bilmeliyiz ki, bu hatalı bir tavırdır. Sözlerimiz mutlaka anlaşılır olmalı; doğru, isâbetli ve etkileyici olmalıdır. (diyanethaber)

İyi konuşmak ayrıca konuştuğunuzu yerinde ve zamanında ve yürekten ifâde etmek muhteşem bir beceridir. Hz. Ali; “Bir söz kulağa gelip orada kalıyor, kalbe ulaşmıyorsa, o söz dudaktan söylenmiştir. Bir söz kulağı aşıp kalbe ulaşıyorsa o söz gönülden söylenmiştir.” buyurarak gönülden konuşmanın önemine atıfta bulunurken; Ataullah İskenderî de der ki; “Söylenen her söz, içinden çıktığı kalbin kılığını üzerinde taşır.”

Cenab-ı Allah, İsra sûresinin 53. âyetinde Peygamberimize (s.a.v.) hitaben: “Kullarıma söyle, sözün en güzelini söylesinler. (Aksi halde) şeytan aralarını bozar. Şüphesiz ki şeytan insanın apaçık düşmanıdır.”

Selâm ve duâ ile…