Hz. Peygamber bazı zaman dilimlerinin özel olduğundan bahsetmektedir. Aslında biz, zamanın bizzat kendi varlığından kaynaklanan bir değeri olmadığını bilmekteyiz. Allah Resûlü’nün bu bağlamda haber verdiği özel zaman dilimlerini hikmet boyutu çerçevesinde değerlendirerek, insanlar için günahlarının affına vesile kılınmış ilâhî lütuf zamanları olarak görmek yerinde olacaktır. Ebû Hüreyre’den gelen bir rivayette Allah Resûlü cuma gününden bahsetmekte ve “Onda öyle bir an vardır ki şayet bir Müslüman kul namaz kılarken o âna rastlar da Allah’tan bir şey isterse, (Allah) ona dilediğini mutlaka verir.” buyurmaktadır. Diğer bir hadiste ise, Peygamber Efendimiz “Üzerine güneş doğan en hayırlı gün cuma günüdür...” diyerek haftanın günlerinden birini ve ondaki bir anın değerini yüceltmektedir. Öyle anlaşılıyor ki, bu zaman dilimlerinin kutsallığı, Allah’ın onlara yüklediği değere dayanmaktadır. Örneğin Kur’an’ın Ramazan ayında ve Kadir gecesinde indirildiği, Kadir gecesinin, bin aydan daha hayırlı bir gece olduğu Kur’an’da ifâde edilmektedir. Hadisler ise Kadir gecesini ihyâ edenin geçmiş günahlarının bağışlanacağını haber vermektedir.

Benzer şekilde Allah Resûlü, üç aylardan Recep ve Şâban ayına, bu ayların sonuncusu ve tüm senenin sultanı olan Ramazan’a hazırlayıcı olmaları bakımından değer vermiş ve bu aylarda bulunan birtakım geceleri ise özellikle ibâdetle geçirmiştir. Bu gecelerden biri olan Şâban ayının on beşinci gecesiyle ilgili olarak Allah Resûlü şöyle buyurmaktadır: “Allah Teâlâ, Şâban’ın on beşinci gecesi dünya semasına iner (rahmet nazarıyla bakar) ve Kelb kabilesine ait koyunların kıllarının sayısından daha fazla kişiyi bağışlar.”  Recep ayı, içinde Regâib ve Mi’rac gecelerini saklarken, Şâban ayı Berât gecesi ile taçlanmaktadır. Böylesi zamanların değerini, Allah’ın insanlara olan bitip tükenmez rahmetine bağlamak en doğru yaklaşım olarak görünmektedir. Allah Resûlü’nün, “Allah’ım! Recep ve Şâban aylarını hakkımızda mübârek eyle, bizi Ramazan ayına ulaştır.”  diye ettiği duânın arkasında da inananları Kur’an iklimlinin egemen olduğu Ramazan ayına hazırlama arzusu yatmaktadır diyebiliriz.

Önem atfedilen bazı gecelerin ise, özel bazı olaylarla ilgili olduğu anlaşılmaktadır. Söz gelimi İsrâ gecesi, asıl kutsallık ve değerini mi’racın ilk basamağının bu gecede gerçekleşmesinden almaktadır. Bu gecelerde bulunan ortak özellik, insanları dünyevî bağlardan kopararak semâvî yüceliklere götüren olayların meydana gelmiş olmasıdır. İsrâ ve Mi’rac gecesinde Hz. Peygamber’in şahsında, insanoğlu Rabbine erişmiş, Kadir gecesinde ise, ilâhî akış tersine döndürülerek semâdan insanlığa Kur’an inmiştir.

Hadislerde bu gecelerin önemli olduğu vurgulanmak sûretiyle, zaman şeridinde insanlar için tüm yılı kaplayacak olan rahmet menfezleri oluşturulmuş olmaktadır. Dolayısıyla değerli ve kutsal olan bu geceler bağışlanma dileyen insanların, içe dönerek hayatlarını gözden geçirdikleri ve hayatın koşuşturmasından biraz olsun kendilerini soyutlayarak yaratılış amaçlarını sorguladıkları zaman dilimleridir. Aslında insanlar senenin tamamında tüm geceleri değerli görerek ibâdet ve tefekküre dâvet edilmekte; “Gecenin bir kısmında da uyanarak sana mahsus fazla bir ibâdet olmak üzere teheccüd namazı kıl ki, Rabbin seni Makâm-ı Mahmûd’a (övgüye değer bir makama) ulaştırsın.” âyeti bunu dile getirmektedir. Kur’an’ın ilk inen sûrelerinden olan Müzzemmil sûresindeki ilk âyetler de, Hz. Peygamber’e gece kalkmasını ve gelecek vahiy için hazırlık yapmasını emretmektedir. Aynı âyetlerde “Gerçekten gece kalkışı hem daha etkili, hem de söz bakımından daha sağlam (berrak) olur.” denilmekte ve geceleyin yapılan ibâdetlerin ve edilen duâların, gece uykudan kalkmanın tüm meşakkatine rağmen çok daha tesirli olduğu anlatılmaktadır. Amr b. Abese “Allah’a biri diğerinden daha sevimli gelen zaman var mıdır?” diye sorduğunda Hz. Peygamber’in “Rabbin kuluna en yakın olduğu vakit gecenin son yarısıdır. Eğer o saatlerde Allah’ı zikredenlerden olmaya gücün yeterse, sen onlardan ol.” şeklindeki cevabını da gece yapılan ibâdetlerin daha tesirli oluşu hakkındaki Kur’an ifâdeleri ışığında değerlendirmek uygun olacaktır. (Hadislerle İslâm)

Mübârek üç aylarınızı regâib kandilinizi en kalbi duygularımla tebrik ediyor, Âlem-i İslâm’a ve insanlığa hayırlar getirmesini Rabbimden niyaz ediyorum.

Selâm ve duâ ile…