Lisede felsefe dersimize giren çok sempatik bir hocamın türkü ve şarkılarla ilgili sözleri kulağıma küpe olmuştu. Demişti ki, “Çocuklar, ben bir türkü veya şarkıyı kimin, nasıl, ne şekilde söylediğine veya hangi makamda okuduğuna bakmam. Sözlerini dinler ve onunla ilgilenirim. Mesela şuan çok popüler olan ve “Ölümlü dünya, ölümlü insan, ha âlim olsan, ha zâlim olsan.” şarkısını örnek olarak vermişti.  
Geçenlerde ekranda “Yolun sonu görünüyor!” türküsünü dinlerken bu türkünün sözlerine takıldım. İnsanın aklını başından alan ve nasihat isteyene ciltler dolusu kitap yazdırabilecek sözler için kısa bir araştırma yaptım. Türkünün öyle anlı şanlı şâirlere âit olmadığını, Ordu’nun Fatsa İlçesi’nden Dursun Ali AKINET adlı bir şoföre âit olduğunu ve bu şoför aynı zamanda “Halil İbrahim” adlı türkünün de söz yazarı olduğunu öğrendim. Ama önemli olan türkünün hikâyesi buyurun efendim.
Dursun Ali’nin yaşı doksanlara dayanan ve o zamana kadar hiç hastaneye gitmeyen annesi hastalanır bir gün. Alır annesini Ankara Hacettepe Hastanesi’ne götürür. Hastaneye yatırılır annesi ve tahliller istenir. Bir süre sonra Dursun Ali tahlil sonuçlarını almak için odadan çıkacakken annesi:
▬ Nereye Dursun Ali?”
▬ Tahlil sonuçlarını almaya gidiyorum anne!” der Dursun Ali. Annesi oğlunu yanına çağırır, elini tutar ve der ki:
▬ Gerek yok oğlum, yolun sonu görünüyor.” Dursun Ali’nin kelimeler boğazına tıkanır ve çok kötü olur, zor bir şekilde: 
▬ Olur mu anneciğim? Çok iyisin maşallah!” der ve odadan çıkar. Sonuçları alır ve odaya döner. Ne yazık ki annesi son nefesini vermiştir.
Dursun Ali, annesinin cenâzesini alır ve koyulur zorlu yola. Fatsa yolunda, cenâze arabasında ölüm sessizliği kelimelere dökülür sözler dillerden kâğıda yazılır:
“Bana ne yazdan, bahardan,
Bana ne borandan, kardan,
Aşağıdan, yukarıdan,
Yolun sonu görünüyor.” İşte her şey kocaman bir HİÇ... 
Ne yaparsak yapalım, hepimiz için yolun sonu görünüyor. Bir gün hepimiz:
“Geçtim dünya üzerinden,
Ömür, bir nefes derinden,
Bak feleğin çemberinden,
Yolun sonu görünüyor.” DİYECEĞİZ...
Gencim, güzelim, makam sahibiyim, zenginim demeye fırsat kalmadan:
“Azrâil’in gelir kendi,
Ne ağa der ne efendi, 
Sayılı günler tükendi,
Yolun sonu görünüyor.” GÖRECEĞİZ...
Dünyadaki her şey bize ölümü hatırlatırken biz dünyaya kazık çakmaya çalışıyoruz ama şunu hiç aklımıza getirmiyoruz:
“Bu dünyanın direği yok,
Merhameti, yüreği yok,
Kılavuzun gereği yok,
Yolun sonu görünüyor.”
Dünya hayatı, kısacık bir fasıldır. Hiç kimse burada kalıcı değildir. Tûl-i emel “İnsanın dünya hayatında ebedi yaşayacak gibi plan ve program içinde olup, çok uzun emeller beslemesine denir.” peşinde koşanlar Üstâd Necip Fâzıl’ın sözlerine iyi kulak vermeli;
Ufka bakarlar; Ölüm uzakta mı, uzakta... 
Ve tabut bekler, suya inmek için kızakta...
Bu kısacık devre-mülkte yapılacak en hayırlı işlerden biri; Allah için birbirini seven kardeşler olmak, geçim ehli olan ve kendisiyle hoş geçinilen örnek bir Müslüman olmak, gönüller fethedip hayır-duâlar almak, kimseye bâr olmayıp herkese yâr olmak, böylece Allâh’ın yeryüzündeki şâhitleri olan mü’minlerden bir hüsn-i hâl kâğıdı alarak Hakk’ın huzûruna çıkmaktır. Yunus Emre: 
Gelin tanış olalım, işi kolay kılalım, 
Sevelim sevilelim, dünya kimseye kalmaz! 
Bu nedenle kabirde ve âhirette pişman olunacak davranışlardan, fânî ve gelgeç menfaatler uğruna kalp kırmaktan, gönül yıkmaktan ve cedelleşmekten sakınmak îcâb eder. Bilâkis gönüller arasında yıkılmaz muhabbet köprüleri kurarak, İslâm kardeşliğinin huzur ve sükûnunu cemiyet plânında yaşayıp yaşatmaya çalışmak gerekir. Zirâ bu birlik ve berâberlik; nice hayırların celbine, nice şerlerin de def’ine vesîledir. Mevlânâ: “İnsanlarla dost ol. Çünkü kervan ne kadar kalabalık ve cemaati çok olursa, yol kesenlerin beli o kadar kırılır.” der.
Bu vesileyle başta türküye konu olan şâirimizin annesi olmak üzere vefât eden tüm anaların ruhları şâd, makamları âli olsun... Evet, hepimiz biliyoruz: “YOLUN SONU GÖRÜNÜYOR…”
Selâm ve duâ ile…